Anselm Kiefer'in Dehşetengiz Savaş Uçakları

21/7/2016 / skopbülten / Ali Artun

Ezilenlerin geleneği bize 'olağanüstü halin' istisna değil kural olduğunu öğretir. Bu bakışla tutarlı olan bir tarih kavrayışına varmalıyız. Ancak o zaman gerçek bir olağanüstü halin asıl bizim tarafımızdan oluşturulması gerektiğini ve bunun da faşizm karşısında bizim durumumuzu iyileştireceğini fark ederiz. Faşizmin şansı olmasının bir nedeni, muhaliflerinin ilerleme adına onu bir tarihsel norm olarak kabul etmeleridir. Yaşadıklarımızın 20. yüzyılda 'hâlâ' mümkün olabildiğine ilişkin şaşkınlık felsefî değildir. Bu şaşkınlık bilginin başlangıcı olamaz; olsa olsa çürük bir tarih anlayışından kaynaklanan bir bilgi olabilir.

Walter Benjamin

 

Anselm Kiefer kurşun levhalardan dört savaş uçağı yapmış. F-16'lar gibi teknoloji harikası tasarımlar değil bunlar – sanki onların cesetleri, ya da hortlakları. Kimi uçakların orasında burasında çalı çırpılar var. Birçok resminde de olduğu gibi. Cam kırıklarına da rastlanıyor. Bir tanesinin kanatlarında ise sayfaları gene kurşundan dövülmüş kitaplar var. Zehir saçan kurşun levhalarla, kullanılan diğer malzemelerin hafızaları, uçakları mitik birer canavara çeviriyor. Kanatlarının ihtişamıyla bir melek olarak doğan iblisi hatırlıyoruz. Ya da ejderhayı. Veya İkarus'u ölüme uçuran 'ilk sanatçı' efsanevi Deadalus'un yaptığı kanatları.

 

Anselm Kiefer, Tarih Meleği (1989)

 

Walter Benjamin'in "Tarih Meleği"

Kiefer'in dehşetengiz uçaklarından birinin adı "Tarih Meleği". Besbelli Walter Benjamin'in "Tarih Felsefesi Üzerine Tezler" makalesinde[1] adını koyduğu "Tarih Meleği"ne atıf yapıyor. Hakikaten de Benjamin'in historisistlere karşı 'Mesihçi', 'mitik' tarih anlayışını savunduğu bu tezleri, Kiefer'in uçaklarını düşünsemek için, onlar üzerine hayale dalmak için müthiş bir kaynak.

Benjamin tezlerinin bir yerinde kendi sahip olduğu Paul Klee'ye ait bir resme değiniyor:

Angelus Novus adındaki Klee resmi, derin derin daldığı bir şeyden uzaklaşmakta olan bir meleği gösteriyor. Gözlerini dikmiş, ağzı açık, kanatları gerilmiş. Tarih meleği ancak böyle resmedilebilir. Yüzü geçmişe dönük. Bizim bir dizi olay olarak kavradığımız yerde, o enkaz üstüne enkaz, yığıldıkça yığılan tek bir facia görüyor. Melek kalmak istiyor, ölüleri uyandırmak, parçalananları birleştirmek istiyor. Ancak Cennet'ten bir fırtına esiyor; ve bu fırtına kanatlarını öyle bir şiddetle dolduruyor ki, melek artık onları kapayamıyor. Önündeki  enkaz yığını tırmandıkça, bu fırtına onu arkasının dönük olduğu geleceğe doğru sürüklüyor. İşte "ilerleme" dediğimiz, bu fırtına.

Benjamin'e göre tarih, historisistlerin kavradığı gibi, art arda dizilen bir olaylar zinciri değil:

Tarihsel anlamda geçmişin canlandırılması, onun 'gerçekten yaşandığı gibi' (Ranke) tasarımlanması demek değil. Bir anının, tehlike ânında parladığı şekliyle kaydedilmesi demek. Tarihsel materyalistlerin sahip olmak istedikleri, geçmişin, tehlike ânında birdenbire görünen imgesi... Yalnızca, zafer kazandığı takdirde ölülerin bile düşmandan korunamayacağına ikna olmuş bir tarihçi, geçmişteki umudu uyandırabilir. Üstelik bu düşman hep muzaffer olmayı sürdürmektedir.

Çünkü, muzaffer olanlar önceki hükümdarların da yüceltip durduğu aynı kültürel hazineler üzerinde yükselirler.

İstisnasız bütün bu kültürel hazineler dehşet uyandıran bir köke sahiptir... Aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmayan tek bir uygarlık belgesi yoktur. Bu belgelerin önceki sahiplerinden sonrakilere devredilmeleri de barbarcadır.

 

Anselm Kiefer'in Savaş Uçakları

Kiefer'in köhnemiş uçakları da uygarlık-barbarlık, geçmiş-gelecek, tarih-mit sınırında durur. Bu uçaklar büyük bir tantanayla ve hızla zamanda ileri gidiyor olabilirler, ama tarihte geri gidiyorlardır. Yüzleri Benjamin'in meleği gibi geçmişe dönüktür ve tarihin tekerrürünü gösterirler: Kiefer'in kulaklarında çınlayan Alman kentlerinin uçaklarla bombalanmasını, ölümleri, savaşları, darbeleri. Ama bu iblis kanatlı ölüm makineleri aynı zamanda uygarlığın şahinleridir. Teknolojinin ve ilerlemenin yıldızlarıdır. Ama gelecek de "tarih meleğinin" sırtını döneceği kadar korkunçtur. Kiefer'de mit-tarih karşıtlığı üzerine çalışan Lily Fürstenow'a göre, "sanatçının uçakları teknoloji harikası makineler değil, uçmaktan aciz hurda nesnelerdir... Benjamin'in gelecekten korkan melankolik meleğini hatırlatırlar. Kiefer'de meleklerin ruhani, kutsal, göksel varlığıyla uçakların kaba kütleleri birbirlerine karşıttırlar... O burada yeryüzüne inerek yoldan çıkmış olan bir meleğe, yani iblise işaret eder."[2]

 

Anselm Kiefer, Melankoli (1990-91)

 



[1] Walter Benjamin, "Theses On the Philosophy of History", Illuminations, ed. Hannah Arendt (New York: Schoken Books, 1968) s. 253 - 264.

[2] Lily Fürstenow-Khositashvili, Anselm Kiefer-Myth versus History (Berlin: Humboldt Üniversitesi, 2011) s. 182.