Aletlerin Estetiği ve Jim Dine

8/9/2023 / skopbülten / Seda Yavuz

Jim Dine, Çeşitli El Aletleri, 2003


[…]

Jim Dine “el aletleri”ni resim serilerinden birinin ana konusu yapar. Dine (1935) kendini herhangi bir akım ya da harekete dahil etmez. 1957 yılında Ohio Üniversitesi Güzel Sanatlar’dan mezun olduktan  kısa bir süre sonra New York’a taşınmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında birçok  sanatçı, bilim insanı ve felsefeci Avrupa’dan kaçarak soluğu burada almıştır. Guilbaut’nun dediği gibi, savaş sonrasında sanat dünyası “Batı’nın kültür merkezini birkaç yıllık sürede Paris’ten New York’a kaydırmayı başaran bir Amerikan avangardının doğuşuna ve gelişmesine tanık olur”. Dine’ın New York’a gittiği dönemde şehir artık çağdaş sanatın merkezi konumundadır. Sanatçı burada Robert Rauschenberg, Claes Oldenburg, Roy Lichtenstein gibi pop-sanat akımına dahil edilebilecek isimlerle tanışır. Pop-sanatçılar, dönemin popüler imgelerine müdahale ederek, onları çoğaltarak, yeniden kurgulayarak ve boyutlarıyla oynayarak imge dünyalarını oluştururlar. Rönesans’ta ya da Barok dönemde zamanın ruhuna uygun olarak yapılan resim ve heykellerde sanattan çok mesaj iletme işlevi belirgindi. Pop-sanat ise oluşturduğu imgelerle popüler gündemi etkilemeyi başarır. Sanatçılar özgün yöntemleriyle kendi anlatılarını oluşturarak ortaya yeni bir sanat koyarlar.

 

  

Jim Dine, Desenler, 1973.

 

Bu noktada Jim Dine konumuz bağlamında ilginç bir yerde durur. Onun en bilinen serileri kalp, bornoz ve pinokyo imgeleriyle yarattığı kompozisyonlardır; bu yapıtları 1980’lerden sonrasına tekabül eder. Ancak Dine’ın 1960’lardan itibaren tutkuyla işlediği bir diğer imge “el aletleri”dir. Dadacı ve gerçeküstücü üretimlerde görülen hazır/dönüştürülmüş nesneler, anlam katmanlarına göndermeyle yapılırken Jim Dine’ın el aletleri serisindeki gönderme zanaatin kendisinedir. Duchamp’ın 1915 yılında nesneleştirdiği “küreği” anlam katmanının bağlantısızlığını da içermekteydi. Bu tarihten 47 yıl sonra Dine, “İki Kürek” ismini verdiği yapıtında tuvalin yüzeyine iki çengelle tutturduğu küreklerin ön ve arka yüzeylerini göstererek bu “sıradan” materyali resimleştirmeyi başarır. Gerçeküstücülerde ve dadacılarda görülen kolaj ve asamblajın da bu anlamda farklılaştığı görülür. Ancak bu farka, kompozisyonun anlam katmanında yarattığı analojiden çok, nesnelerin hatırlattıklarına ilişkin bir alandan bakmak gerekir.

Dine, asamblaj/resimlerinden kısa bir süre sonra “el aletleri”ni portre gibi kurgular.

Batı sanatında portre ve oto-portre geleneği Rönesans dönemiyle başlatılır. Bunun nedeni yeni-Platoncu anlayış ve hümanizm hareketidir. Ortaçağ boyunca bir zanaatkâr olarak anılan sanatçı da bu yolla özneleşmeye başlar. Portrelerin kişinin ifadesini de kapsayan örnekler olarak karşımıza çıkması sanatsal bağlamda önemli bir devrimdir. Dolayısıyla Dine’ın el aletlerinin birer portreye dönüşmesi (hatta birer oto-portre bile diyebiliriz) sanatçının kişisel hikâyesiyle birlikte okunabilir. Ağustos 2004’te Gallery Label’da sanatçıyı tanıtan bir açıklamada, “Dine bu aletleri ‘bizim geçmişimizle, insanın geçmişiyle ve elle’ bağlantılar. Sanatsal yaratının bir simgesi halindedir. Aynı zamanda otobiyografik bir tarafı da vardır, zira Dine’ın ailesinin Cincinnati’de bir nalbur dikkânı vardır” ifadeleri yer alır. Bu açıklama Dine’ın kendi yaşamsal gerçekliğiyle ortaklaştırdığı nesneleri kullanımını netleştirir. Dine bu resimlere isim vermez, isimsiz resimlerin genel anlamda izleyicisini okumaya yönlendirdiği görülür.

Oto-portre, sanatçının kendi halini kendi istediği biçimde izleyicisiyle paylaşmasıdır. Bir başka deyişle sanatçı onunla hem ruh halini hissettirmeyi hem varoluş şeklinin bir ânını göstermeyi hedefler. Dine’ın daha yakından bakmamızı istediği aletler de araç olmaktan özne olmaya terfi etmişlerdir. Sanatsal bir kurgu içinde zanaata göndermeyle kendi dilini oluşturan sanatçı, binlerce yıllık figür geleneğine karşı da bir söz söylemiş olur. Brancusi’nin anlayışına göndermeyle Dine’ın el aletleri kendi düşünce dünyalarına sahip olan nesnelerdir, tam da bu noktada özgürleşir, özneleşirler. […]

 

Jim Dine, A Puzzled Mind, 1977.

 

Seda Yavuz’un “Zanaatın Nesnesinden, Sanatın Öznesine: Modernizm Sonrası İçin Bir Okuma” adlı yazısından seçilmiş bölümler, Alet İşler içinde, (der.) Arif Kuruçay (İstanbul: Kanca, 2022) s. 377-387. Yazara teşekkür ederiz.