“Düzene Çağrı” Rejimi, André Lhote ve Türkiye’nin Sanat Tarihi

3/4/2018 / skopbülten / Ali Artun

 

Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'da gayet baskın bir Alman düşmanlığı ve milliyetçi atmosfer oluştu. Prusya karşısında1870 yılındaki yenilgi ve Almanların Paris kuşatması hâlâ hatırlardaydı. Kuşatma esnasında, Paris'i ele geçiren devrimcilerin kurdukları 1871 Paris Komünü'nün, egemenler üzerinde yarattığı kâbus da etkisini sürdürüyordu. 1914 yılında başlayan Dünya Savaşı'nda Fransızlar, 40 yıl önce uğradıkları bozgunların öcünü almaya azmetmişlerdi. Bu nedenle savaş Fransız ulusunun Almanlara karşı bir intikam savaşına dönüştü. Fransa bu savaştan zaferle çıkmak zorundaydı. Birlik ve bütünlük şarttı. Hiçbir ayrılıkçılığa kesinlikle göz yumulmayacak bir "kutsal birlik" rejimi ilan edildi.

Almanya'ya karşı bu şiddetli düşmanlık, kültür cephesinde, Almanya'dan Fransa'ya yayılan romantizme ve onun beslediği modernist sanata karşı düşmanlığa dönüştü. "Barbar" ve "vandal" Almanlar, Fransız kültürünü istila etmişti. Sanatın özerkleşmesinin felsefi temelini oluşturan Kant'ın düşüncesi "Fransız ruhunu hasta etmişti"[1]. Bütün sanatların ve duyuların birleştiği Gesamstkunstwerk, “topyekûn sanat eseri” tasavvurunu ortaya atan Wagner, Fransız kültürünü yozlaştırmış, Nietzsche, Schopenhauer, Hegel gibi Almanlaştırmıştı, millî özünü imha etmişti. 1870 sonrasındaki modernist ve avangard sanat hareketleri, empresyonizm, sembolizm, fütürizm, pointillizm, fovizm ve kübizm, çoğunluğun gözünde Fransa'ya karşı yürütülen Alman manevralarıydı "Özellikle... kübizmin, düşmanın öncü birliğini oluşturduğuna inanılıyordu."[2] "Fransa'yı 'karıştırmak, yolundan çıkarmak ve işgal etmek' için düzenlenmiş olan bir komploydu."[3] 1914'te İsviçre'ye kaçan, kübist galerinin Alman kurucusu Kahnweilier'in ve daha birkaç kübizm koleksiyonerinin eserleri, "düşman varlığı kabul edilerek Fransız hükümeti tarafından müsadere edilmişti".[4] Gerçi kübizm ilerki yıllarda alelacele ihya edilerek millî Fransız kanonuna katılacaktı, ama Savaş'ın ilk yıllarında, milliyetçilerin ağzında "tu kaka"ydı.[5] Böylesine bir 'düşman işgali' karşısında, ünlü sanat tarihçisi ve müze direktörü Henri Focillon'un (1881-1943) deyişiyle, "sanat savaşa katılmak zorundaydı".[6] Bunun için de etkin bir restorasyon rejimi, bir "düzene dönüş" rejimi (le retour à l'ordre) inşa edilmeliydi. "Düzene çağrı" (le rappel à l'ordre) ibaresini ortaya atan André Lhote oldu. Nouvelle Revue Française dergisinin 1919 Haziran sayısında yayınlanan ilk yazısında kullandığı bu ibare, "bir bakıma yazgısı" haline gelecekti.[7] Sanat tarihinde, zamanla Birinci Savaş sonrasındaki estetik restorasyon dönemini tanımlayacak olan "düzene dönüş", ya da "düzene çağrı" ifadeleri, Jean Cocteau'nun 1926'da yayınlanan, eleştirilerini derlediği kitaba Le rappel à l'ordre başlığını koymasıyla birlikte iyice yerleşti.

"Düzene dönüş" çok uzun bir süre ve çok geniş bir coğrafyada etkin oldu. İki dünya savaşı arasındaki dönemde Petrograd'dan Londra'ya, Amsterdam'dan Roma'ya bütün Avrupa'da bir kültürel hegemonya oluşturdu. Ayrıca, Paris-merkezli, Avrupa-merkezli ideolojilerle eklemlenerek bütün kolonilere ve diğer çevre ülkelere yayıldı. Farklı kültürlere tercüme edilerek, onların modernleşme, uluslaşma, Batılılaşma devinimlerinde rol oynadı. Bunda, "düzene dönüş" rejiminin kurucu ideologlarından ve pedagoglarından André Lhote'un, dünyanın dört bir yanından onun akademisine gelen 1500 kadar öğrencisi etkili oldu.

Paris-İstanbul arasında bir yüzyıldır süregelen yoğun kültürel temaslar dolayısıyla, "düzene dönüş", Türkiye'ye başka ülkelerden daha derin nüfuz etti. Öyle ki, Cumhuriyet'in kuruluş döneminde "kübizm", aydınlardan esnafa varıncaya kadar birçok çevrede, rasyonelleşmenin, endüstrileşmenin, demokrasinin; hem millîleşmenin hem beynelmilelleşmenin ifadesi oldu.

1928-1957 arasında 30'dan fazla öğrenci İstanbul'dan Lhote'un akademisine gitti.[8] Bunların çoğu, dönüşlerinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin kadrolarını doldurdular. O zamanlar Akademi'nin bağlı olduğu Maarif Vekaleti'nin müdürleri/memurları/müze ve sergi komiserleri olmalarının da erkiyle sanat eğitimine yön verdiler. Kurdukları dernekler aracılığıyla sanatın müesseseleşmesine ve meslekleşmesine hizmet ettiler. Ayrıca, Lhote'tan aldıkları derslerin devletin kültür politikalarına eklemlenmesinde etkin oldular. Kendi kuşaklarından önceki empresyonistlerin etkisini silerek, "modern sanat"ı kurduklarını ilan ettiler. Ama hepsinden önemlisi, hâlâ geçerliliğini koruyan bir sanat tarihi anlatısı kurdular. Kendi tarihleriyle yazdıkları bir historiyografi yarattılar.

11 Aralık 2017'de, Zeynep Kuban'ın çabalarıyla, İTÜ'de André Lhote üzerine uluslararası bir konferans düzenlendi: "Kültürel ve İdeolojik Pozisyonları İlişkilendirmek: André Lhote, Paris ve Çeşitli Ülkelerden Gelen Eski Öğrencileri". Konferans'ta Paris'ten, Stockholm'den, Virginia'dan, Belgrad'dan, Floransa'dan, Viyana'dan, Tahran'dan ve İstanbul'dan tarihçiler, Lhote öğrencilerinin kendi sanat tarihlerindeki etkileri üzerinde durdular ve aralarında kıyaslar yaptılar. Bu konferans, yıllardır üzerine ölü toprağı serpilmiş olan Türkiye'nin sanat tarihiyle ilgili çalışmaların canlanabilmesi için bir umut yarattı. Skop'un "Niye André Lhote? ‘Düzene Dönüş’ ve Türkiye'nin Sanat Tarihi" başlıklı yeni sayısı, bu umutla derlendi.

 

 

 



[1] Kenneth E. Silver, Esprit de Corps-The Art of the Parisian Avant-Garde and the First World War 1914-1925 (Londra: Thames and Hudson, 1989) s. 23.

[2] A.g.e., s. 11.

[3] Philip Hook, Rogues' Gallery (Londra: Profile Books, 2017), s.149, 150.

[4] Kenneth E. Silver, a.g.e., s. 10.

[5] A.g.e., s. 11.

[6] A.g.e., s. 61.

[7] Nathalie Reymond, "Le Rappel à l'ordre d'André Lhote", Le Retour à l'ordre dans le arts plastiques et l'architecture, 1919-1925 içinde, Université de Saint Étienne, 1975, s. 222, dipnot 9.

[8] Zeynep Kuban, "Académie Lhote'a Gitmiş Olan Türk Öğrencilerine Genel Bir Bakış", Konferans:Kültürel ve İdeolojik Pozisyonları İlişkilendirmek: André Lhote, Paris ve Çeşitli Ülkelerden Gelen Eski Öğrencileri, İTÜ, 11 Aralık 2017.

skopdergi 12