2014, "Sürrealist Manifesto"nun yayınlanmasının 90. yılı. Onun için Skop bu yılı Sürrealizm Yılı ilan ediyor. Sürrealizm, sadece 20. yüzyıl avangardının değil, bütün sanat tarihinin estetik, politik ve felsefî olarak en etkili olmuş, bütün yeryüzü sanatçılarına bulaşmış, en uzun ömürlü hareketidir. Gerçek bir enternasyonaldir, kolektif bir entelektüel direniştir.
Sürrealizmin politik gücünü en derinden kavrayan, herhalde Walter Benjamin olmalıdır. Sürrealizmle ilgili ünlü makalesinde, Bakunin'den beri Avrupa'da yalnızca sürrealistlerin radikal bir özgürlük fikrine sahip olduğunu belirtir. Çünkü liberal, ahlakçı ve hümanist özgürlük idealini tasfiye eden ilk onlardır. Bunun yerine hiçbir pragmatik mantığı olmayan sınırsız bir özgürlük önerirler. Ve onlar için hizmet etmeye değer yegâne dava, insanlığın özgürlük mücadelesidir. Devrimin koşulları konusundaki sorulara komünizme en yakın cevapları getirenler, Benjamin'e göre, sürrealistlerdir. Gerçekliğin aşılması konusunda Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'sunu en iyi kavrayanlar gene onlardır.
Sürrealizmin Avrupa felsefesine getirdiği dönüşüm, en etkili olarak 1968 filozofları ya da "post-yapısalcılar" üzerinde görülür. Barthes, Bataille, Derrida, Foucault, Sollers, Pleynet, Lacan, Kristeva, 1960-1982 yılları arasında yayınlanan Tel Quel dergisinin yazarları arasındadır. Tel Quel'in amacı "sürrealizmin radikalleştirilmesidir". Baudrillard 1968'lerde bir sitüasyonisttir ve "her zaman sadık olduğu radikalliğin" bu hareketten miras olduğunu söyler. Çok daha önce, Lacan, 1930'larda çıkan sürrealistlerin dergisi Minotaure'de nevroz ve psikanaliz üzerine yazılar yazar. Lévi-Strauss, André Breton'la arkadaştır ve onunla "ilkele ve bilinçaltına karşı aynı tutkuyu paylaşır". İkinci Dünya Savaşı sırasında New York'ta vaktini sürekli Breton, Ernst ve Tanguy'la geçirir ve onlarla sözcüklerin şansa bağlı olarak yeniden anlamlandırıldığı cadavres exquis oynar. Breton'un "dille ilgili kapsamlı çalışmalardan doğduğunu" belirttiği sürrealizmin ve sürrealistlerin, yapısalcı dilbilimin kurucularından Lévi-Strauss'u etkilemesi doğaldır. Önce yapısalcılıktan etkilenen, sonra da onun eleştirisine yönelen Fransız filozoflarının felsefede açtığı çığırın 1968'de Paris barikatlarında kazanılan zaferin bozguna dönüşmesine bir tepki olduğu söylenir. Bu bozgun, eleştirel düşüncenin, özellikle de Marksizmin daha da radikalleştirilmesi yolunda arayışlara yol açmıştır. Ve bu arayışlardaki, dile ve özneye verilen öncelik, Freud'a ve arzunun gücüne gösterilen ilgi, sanat ve edebiyat düşkünlüğü, akla ve gerçeğe karşı güvensizlik, hep sürrealizme işaret eder.
Sürrealist Enternasyonal 1924'ten sonra iki büyük kriz yaşar. İlki İkinci Dünya Savaşı sırasında, Avrupa'daki Nazi işgalleri döneminde, ikincisi de 1968 direnişlerinin bastırılması ertesinde. Ama bu duraklamalara rağmen, sürrealist hareket etkinliklerini sürdürür. Hatta bu etkinlikler, 21. yüzyılda giderek düşünce ve imge dünyasındaki, direniş eylemlerindeki gücünü artırır. Çağdaş sanatın reel polikayla uzlaşan medyatik realizminin karşısına özerk bir sürrealist praksis çıkarır. Sürrealist Enternasyonal bugün, Atina, Bükreş, Stockholm, Paris, New York, Londra, Madrid, Prag, Sao Paolo gibi birçok merkezde örgütlüdür. Bu merkezler arasında İstanbul da vardır. Enternasyonal'in Türkiye ayağı, 2011 yılında, İstanbul'daki bir harabede, dışardan birçok sürrealistin de katıldığı büyük Yıkım sergisini düzenler. Aslında Türkiye'deki edebiyat çevrelerinin baştan beri sürrealist hareketle temasları olagelmiştir. Bu temaslar özellikle 1950'den sonra, Garip şiiriyle birlikte yoğunlaşmış ve şairler kadar sanatçıları da içermiştir. Tiraje, Yüksel Arslan gibi sanatçılar Paris'te 1964 yılında düzenlenen sürrealizm sergisine çağrılmıştır.
"Sürrealizm Yılı" dolayısıyla Skop, yıllardır üzerinde çalışılan ve hareketin mimarlıkla ilişkilerini inceleyen bir derlemeye yer verecek. Ayrıca yıl boyunca, düzenli olarak sürrealist metinler yayınlayacak. Henüz çevrilmemiş olan bildirilerin çevrilmesini sağlayacak. Sürrealizmle ilgili önceki yıllarda Türkiye'de çıkmış olan yayınlardan derlemeler sunacak. Bu bağlamda en geniş olarak değerlendirilecek kaynak, Enis Batur'un editörlüğünü yaptığı, Gergedan Dergisi'nin Ağustos 1987 "Gerçeküstücülük Özel Sayısı". Skop'un sürrealizm dizisi, ayrıca, hareketin Türkiye'deki yansımalarıyla ilgili örneklere ve incelemelere de yer verecek. Sürrealizmle ilgili diğer etkinliklere ve çalışmalara destek olacak.