'Biz'den 'Siz'e...
Yalanlar söyleniyor diyoruz. Peki, nasıl bu kadar yüksek sesle yalan söylenebiliyor? Bunun alçak seslisi ya da yüksek seslisi tartışılamaz ama nasıl bu kadar bağırarak yapılabiliyor bu iş? Diyelim ki herkes kendi doğrusunu dayatmaya çalışıyor. Ama kendi doğrunuzu dayatırken bunun değerlendirmesini yapabildiniz mi? Yalanla beslendiğinizi düşünüyoruz. Özgüveni yerinde olan kişi neden yalan söyleme ihtiyacı duyar? Biz özgüveniniz yerinde diye biliyorduk.
'Biz' diyoruz. Çünkü bu direnişin içinde bulunanlara 'bunlar' diye hitap edildi. Bu elbet anlaşılır bir tutum. Ama nedenini merak ediyoruz. Bölüyorsunuz dediniz. Peki, Türkiye'nin gerçek resmini görmek isteyenlere, neden sizin mitinglerinize bakmaları gerektiğini söylediniz? Bizim gerçekliğimizden tereddüdünüzün olmadığının bir göstergesi midir bu? Eğer öyleyse bu gövde gösterisi bizim varlığımızı destekliyor. Ve bölünüyoruz!
'Bölündük' diyoruz. Nasıl mı oldu? 'Biz %50'yiz' dediniz. Tamam, öyle olunuz. Peki, bunun üzerine diğer %50 bastırılması gereken taraf mı oldu? Demokrasi diye bağırdığınız şey bu muydu? İsterseniz %90 olunuz. Diğerlerine 'tahammül' ettiğinizi düşünüyorsanız, sandıktan bu kadar oy aldık diyorsanız, şiddetle bu nicelik aşığı tavırdan kurtulmanızı öneririz. Sizin demokrasiniz buysa ve anladığınız dilden konuşmak gerekirse işin özü şu ki 'biz demokratik insanlar değiliz'. 'Anladığınız dilden konuşuruz!' dediniz. Anladığınız dili gösterdiniz. Kavga etmeyi iyi biliyorsunuz. Sizinle kavga edildiği kadar varsınız. Kötü haber; kavga etmeyi öğretiyorsunuz. Ama geçenlerde bir insan 'durdu'. Kafanız karıştı. Yeni kötü haber; biz sizin dilinizi anladık. Kavgayı öğrendik. Ama sizi yüceltebilecek basit bir kavgadan değil bizimki... Ve siz de bu yüzden çok kızdınız.
'İstediğinizi alamadınız, alamazsınız' dediniz. Biz kazanç yokuşunda tırmanmıyoruz. Kazanmaya çalışmıyoruz. Biz böyle yaşıyoruz. Sizi tedirgin eden üç haftalık bir sürede, istediğini almaya çalışan bir insan seli (böyle gördüğünüz için bunu söylüyorum) olmasın; sokağı ve sizin gerçekliğinizi kendi gözüyle gören, artık hep o noktada olmayı tercih eden insan seli olsun. Biz paylaşıyoruz, biriktiriyoruz ve çoğalıyoruz. Şunu da atlamayalım; biz çoğalmaya çalışmıyoruz.
Biz unutmuyoruz. Unutmadıklarımızla çoğalıyoruz. Biz Roboski'yi unutmuyoruz. Biz Pozantı'yı unutmuyoruz. Sizin de unutmadığınızı biliyoruz. O yüzden bu karmaşanızı da anlıyoruz. Ama sakin olunuz. Bizim bulunduğumuz yerde hâlâ durmamıza devam etmemiz için, bu unutmadıklarımızın yaşanmasına gerek yok. Ya da biraz tedirgin olunuz. [Kapak Yazısından, NÖ]