 
 
 
Aslında "sanat" ve "emek" birbirlerine karşıt şeyler. Bataille'a göre sanat da, emek gibi insanı insan yapan temel bir etkinlik. Ama "emek", amaçlı, yararlı, işlevsel, bilinçli, ve akla dayalı bir iş; oysa "sanat", tam aksine, amaçsız, yararsız, bilinçsiz ve hayal gücüne dayalı bir yaratı. Marx'a göre "her emek sürecinin bitiminde, işçinin baştan tasarlamış olduğu ... bir sonuç ortaya çıkar". Oysa sanat tasarıma değil arzuya, hazza dayanır; işle değil oyunla ilgilidir.
İnsanlığın başlangıçlarına giden sanat ile emek, sanat ile sanayi, sanat ile tasarım arasındaki karşıtlık, yüzlerce, binlerce yıl sonra 19. yüzyıl başında, Kant'ın modernliği sistemleştiren düşüncesiyle ve Romantiklerle felsefeleşir. Kant'a göre, "güzelin amacı amaçsız olmasıdır". Schiller de estetik bir nesnenin amacının kendisi olduğunu belirtir. Sanat, fiziki ve ahlaki amaçların aracı olamaz, dolayısıyla bilimden ve etikten tamamıyla bağımsızdır. "Güzel" özgürdür. Ve Schiller'e göre "eğer güzellik özgürlüğün görünümüyse, o zaman güzelliği yaratan, oyun oynamanın hazzıdır. Çünkü ancak oyun oynarken özgür oluruz, fiziki ihtiyaçların ve ahlaki görevlerin zorlamalarından kurtuluruz."
Kant ile Schiller gibi Romantik filozofların sanatı, bilginin diğer bölgeleri olan etikten ve lojikten (bilimden) ayırt eden kuramları, modern sanat düşüncesinin, modern estetiğin doğuşunun habercisidir. Modern anlamıyla "sanatın icadı"dır.
Bundan sonraki iki yüzyıl, bu yüzyıllara damgasını vuran estetik modernizm ve avangard, sanatın özerkliğini örgütleme mücadelesidir. Ama aynı zamanda bu özerkliğe göz diken güçlere karşı başkaldırı dönemidir. Tabii başta kapitalizme ve burjuvaziye. Çünkü, "kapitalist üretim, entelektüel [gayri maddi] üretimin, sanat ve şiir gibi bazı görünümlerine düşmandır". Ve burjuvazi "en üstün entelektüel ürünleri bile maddi servetin dolaysız üreticileri gibi sunar". Komünist Manifesto'daki ünlü pasaja göre, "Burjuvazi toplumun bütün ilişkilerini devrimcileştirmeden var olamaz... Yeni şekillenen bütün ilişkiler katılaşıp kemikleşmeye zaman bulamadan eskirler. Katı olan her şey buharlaşır, kutsal bilinen her şey kirlenip sefilleşir... Burjuvazi o zamana kadar kutsal sayılan bütün meslekleri kutsal giyimlerinden soyar... şairi ücretli işçisi yapar". Sonuçta, piyasa, özerkliğini korumaya çalışan her üretim sürecini ve ürünü kendine mal eder. Sanat ve her türlü gayri maddi üretim sanayi ile kaynaşır. Ve nihayetinde sanat emekle bileşir. Sanat emeğe dönüşür, emek sanatsallaşır. "Prekarite" temelde bu sürecin sonucudur. Bütün dünyayı atölyesi haline getiren küresel kapitalizmin, her türlü insan etkinliğini egemenliği altına alma zorunluluğunun çağdaş bir görünümüdür. [Sunuş yazısından]
 
Derleyen ve Sunan: Ali Artun
Çevirenler: Elçin Gen, Sibel Yardımcı, Özge Çelik, Nursu Örge, Esin Soğancılar, Zeynep Baransel
 
İÇİNDEKİLER:
 
SUNUŞ / Sanat Emeği 
ALİ ARTUN
 
Üretimde ve Üretimin Örgütlenmesinde Postmodernleşme: Esnek Üretim, İş ve Kültür
ARİF DİRLİK
 
Güvence-Siz?
ANGELA MITROPOULOS 
 
Neoliberalizm İş Başında: Eşitsizlik, Güvensizlik ve Toplumsalın Yeniden Kurulumu. Politik-Ekonomik Alanın İncelenmesi İçin Temel Öğeler
MAURIZIO LAZZARATO
 
Yönetimsellik ve Kendini Güvencesizleştirme: Kültür Üreticilerinin Normalleştirilmesi Üzerine
ISABELL LOREY
 
Sanatın Ölçüsüzlüğü: Paolo Virno ile Söyleşi
SONJA LAVAERT VE PASCAL GIELEN
 
Sanat Ortamı: Ekonomik Sömürü İçin Mükemmel Bir Üretim Modeli mi?
PASCAL GIELEN
 
Kitlelerin Aldatılışı Olarak Yaratıcı Endüstriler
GERALD RAUNIG
 
Kültür Endüstrisi ve Terör Yönetimi
GENE RAY
 
Meşguliyet: Sanatın Dayanılmaz Hafifliği Üzerine
DIETER ROELSTRAETE