Almanya’da politik tiyatronun bir altbaşlığı olarak alınabilecek “belgesel tiyatro”nun öncülerinden ve teorisyenlerinden biri olan Peter Weiss, Direnmenin Estetiği’nde, 1937-1944 yılları arasındaki anti-faşist direnişi ve bu direnişin içinde yer alan gerçek kişilerin öykülerini/yaşantılarını merkez alarak, isimsiz bir Ben Anlatıcı’nın (sınıf bilincine sahip aydın bir işçinin) bakış açısıyla, tarihi, Antik Yunan’dan bu yana sanat ve siyaset düzlemlerinde yeniden kuruyor.
Direnmenin Estetiği gerçekliğin verilerinden yararlandığı için belgesel ve tarihsel, yazarının yaşamına göndermeleri olduğu için otobiyografik, metne giren parçaları kendine özgü bir biçimde yorumladığı ve birleştirdiği için kurmaca, metinde belirsiz bir imkân olarak yansıyan bir kurtuluş fikri bıraktığı için ütopik, yandaşı olduğu dünya görüşü karşısında eleştirel olduğu için yeniden kurucu, kullandığı farklı anlatım biçimleriyle hem belgesel-gerçekçi hem gerçeküstücü, Batı kültürünün siyasi tarihi ve sanat tarihiyle metinler üzerinden tartıştığı için metinlerarası ve kültür birikimini yeniden yorumladığı için ufuk açıcı özellikler taşıyan çok katmanlı bir derya metin. [Tanıtım Bülteninden]
Kitabın girişinde yer alan Çevirmenlerin Gözünden başlıklı bölümden alıntı:
Direnmenin Estetiği ikinci baskısını yaparken ilk baskısına yazdığımız sunuşu, kitabın Türkiye'de nasıl karşılandığına da yer vererek güncelleme gereği duyduk. İlk metnimizde işaret ettiğimiz temel noktaların yanı sıra, kitabın Türkiye'de nasıl karşılık bulabileceğine ilişkin soru ve düşüncelerimiz de bir ölçüde somutlaşarak buraya yansıdı. Bu sunuş bir önsöz, kitaba girişe hazırlayan bir metin olma amacını gütmüyor. Edebiyat metinlerinde bunun çok da sevimli ve anlamlı görülmediğinin farkındayız. Geniş anlamda bir sunuş olan bu metnin niyeti, çeviri ürüne bir şekilde eşlik eden bir bakış sunmak.
Bazı metinler çevrilmeden önce de imleriyle bir ülkeye gelebilirler. Türkiye'de, Direnmenin Estetiği bu metinlerden olmadı. Almanya'da üç cildi 1975-1981 yılları arasındaki süreçte yayımlanan ve daha başlangıçta sol entelektüel ve siyasal çevrelerin kült kitabı haline gelen bu devasa metin, tüm giriftliğine ve yoğunluğuna karşın Almanya'da bir dönem çoksatarlar arasına girdi, ayrıca işçiler arasında da coşkuyla karşılandı ve kitap hakkında okuma/tartışma grupları oluşturuldu. Eleştirmen çevrelerinin, gündelik siyaset yapıyor kaygısıyla başlarda soğuk durduğu, ama zaman içerisinde kendine özgü yazınsal değeri geiıel kabul görmeye başlayan bu "roman", gündelik siyasetin içinden vizyon içeren bir kültür-sanat tarihi ve bir edebiyat alanı yaratıyor. Peter Weiss'ın ikinci yurdu olan İsveç'te, ayrıca başta Fransa olmak üzere daha birçok ülkede bir dönem büyük yankı bulan Direnmenin Estetiği, ilginç bir biçimde Anglosakson dünyada güçlü bir ilgi görmedi. İngilizcede üzerine kitaplar olmasına karşın kitabın tamamının İngilizceye çevirisi (bazı girişimler var olsa da) hâlâ yayımlanmamıştır. Metni, angaje bir yazarın bir siyasal söylemi ("söylem" kavramını, dünya algılayışının, dünya görüşünün kendini metinleştirmesi anlamında kullanıyoruz) olarak okuduğu anlaşılan Anglosakson edebiyat çevrelerinin ilgisizliği belki de metnin Türkiye'ye daha erken girmemesinde önemli rol oynamıştır. Çağdaş Alman yazarlardan ve önemsenen edebiyat eleştirmenlerinden Walter Jens, Peter Weiss'ın bu kitabını devlerin arenasına, kitaba ruhunu veren figür olan Herakles'in kimliğinde James Joyce'un Ulysses'inin karşısına çıkarır. Kitabın çevirmenleri olarak biz de bu kütlesel metnin tarihsel ağırlığını sürekli hissettik. İngilizcede sadece birinci cildi yayımlanmış olan, bazı Batı dillerinde ve Rusçada bile çevirisi bulunmayan, bugüne kadar sadece 7 dile (İsveççe, Danca, İngilizce, Fransızca, Hollandaca, Norveççe, İspanyolca) çevrilen kitabı sekizinci dil olarak Türkçeye çevirmiş olmak, buradaki sorumluluk duygusunu artırıyor.
Direnmenin Estetiği, solun tarihsel yeriyle hesaplaşan sosyalist bir yazarın gözünden Batı’nın kültür tarihi olarak değerlendirilebilecek; temaları ve yapısı bakımından derinlikli ve yoğun bir belge-roman. Almanya'da politik tiyatronun bir alt başlığı olarak alınabilecek belgesel tiyatronun öncülerinden ve teorisyenlerinden biri olan Peter Weiss'ın bu romanı, 1937-1944 arasındaki anti-faşist direnişi ve bu direnişin içinde yer alan gerçek kişilerin öykülerini/yaşantılarını merkez alarak, isimsiz bir Ben Anlatıcı'nın (sınıf bilincine sahip aydın bir işçinin) bakış açısıyla, tarihi, Antik Yunan'dan bu yana sanat ve siyaset düzlemlerinde yeniden kuran bir metin. Direniş ve sınıfsal mücadele motifi çerçevesinde solun tarihinin (yazarının sözleriyle "sosyalizm adına yapılmış hatalar"ın) ve sanatın, toplumsal işlevinin sorgulanması, metinde iç içe geçen iki temel düzlem. Roman, metin kişilerinin öyküleriyle sınırlı kalmayıp sanat ve siyaset tarihinin de temel sorunlarını, karakterlerin perspektifinden yansıtarak gündeme getiriyor. Bu bakımdan tarihsel/toplumsal gerçeklik, karakterleri dolayımlı olarak belirleyen bulanık bir fon gibi değil, doğrudan doğruya entelektüel bir tartışmanın konusu olarak giriyor metne. Böylece okur, anlatılan dönemin ürünü olan pek çok siyasi ve sanatsal duruşun ve bu duruşların yarattığı tartışma ortamının tanığı oluyor.
Peter Weiss
Çeviri: Çağlar Tanyeri, Turgay Kurultay
1. Baskı Yapı Kredi, 2005
2. Baskı İletişim Yayınları, Mayıs 2013