Direnmenin Estetiği

26/5/2013 / skopduyuru

 

 

Almanya’da politik tiyatronun bir altbaşlığı olarak alınabilecek “belgesel tiyatro”nun öncülerinden ve teorisyenlerinden biri olan Peter Weiss, Direnmenin Estetiği’nde, 1937-1944 yılları arasındaki anti-faşist direnişi ve bu direnişin içinde yer alan gerçek kişilerin öykülerini/yaşantılarını merkez alarak, isimsiz bir Ben Anlatıcı’nın (sınıf bilincine sahip aydın bir işçinin) bakış açısıyla, tarihi, Antik Yunan’dan bu yana sanat ve siyaset düzlemlerinde yeniden kuruyor. 

Direnmenin Estetiği gerçekliğin verilerinden yararlandığı için belgesel ve tarihsel, yazarının yaşamına göndermeleri olduğu için otobiyografik, metne giren parçaları kendine özgü bir biçimde yorumladığı ve birleştirdiği için kurmaca, metinde belirsiz bir imkân olarak yansıyan bir kurtuluş fikri bıraktığı için ütopik, yandaşı olduğu dünya görüşü karşısında eleştirel olduğu için yeniden kurucu, kullandığı farklı anlatım biçimleriyle hem belgesel-gerçekçi hem gerçeküstücü, Batı kültürünün siyasi tarihi ve sanat tarihiyle metinler üzerinden tartıştığı için metinlerarası ve kültür birikimini yeniden yorumladığı için ufuk açıcı özellikler taşıyan çok katmanlı bir derya metin. [Tanıtım Bülteninden]

 

 

Kitabın girişinde yer alan Çevirmenlerin Gözünden başlıklı bölümden alıntı:

Direnmenin Estetiği ikinci baskısını yaparken ilk baskısına yazdığımız sunu­şu, kitabın Türkiye'de nasıl karşılandığına da yer vererek güncelleme gere­ği duyduk. İlk metnimizde işaret ettiğimiz temel noktaların yanı sıra, kitabın Türkiye'de nasıl karşılık bulabileceğine ilişkin soru ve düşüncelerimiz de bir ölçüde somutlaşarak buraya yansıdı. Bu sunuş bir önsöz, kitaba girişe hazır­layan bir metin olma amacını gütmüyor. Edebiyat metinlerinde bunun çok da sevimli ve anlamlı görülmediğinin farkındayız. Geniş anlamda bir sunuş olan bu metnin niyeti, çeviri ürüne bir şekilde eşlik eden bir bakış sunmak.

Bazı metinler çevrilmeden önce de imleriyle bir ülkeye gelebilirler. Türki­ye'de, Direnmenin Estetiği bu metinlerden olmadı. Almanya'da üç cildi 1975-1981 yılları arasındaki süreçte yayımlanan ve daha başlangıçta sol entelektü­el ve siyasal çevrelerin kült kitabı haline gelen bu devasa metin, tüm giriftliğine ve yoğunluğuna karşın Almanya'da bir dönem çoksatarlar arasına gir­di, ayrıca işçiler arasında da coşkuyla karşılandı ve kitap hakkında okuma/tartışma grupları oluşturuldu. Eleştirmen çevrelerinin, gündelik siyaset ya­pıyor kaygısıyla başlarda soğuk durduğu, ama zaman içerisinde kendine öz­gü yazınsal değeri geiıel kabul görmeye başlayan bu "roman", gündelik si­yasetin içinden vizyon içeren bir kültür-sanat tarihi ve bir edebiyat alanı ya­ratıyor. Peter Weiss'ın ikinci yurdu olan İsveç'te, ayrıca başta Fransa olmak üzere daha birçok ülkede bir dönem büyük yankı bulan Direnmenin Estetiği, ilginç bir biçimde Anglosakson dünyada güçlü bir ilgi görmedi. İngilizcede üzerine kitaplar olmasına karşın kitabın tamamının İngilizceye çevirisi (bazı girişimler var olsa da) hâlâ yayımlanmamıştır. Metni, angaje bir yazarın bir siyasal söylemi ("söylem" kavramını, dünya algılayışının, dünya görüşünün kendini metinleştirmesi anlamında kullanıyoruz) olarak okuduğu anlaşılan Anglosakson edebiyat çevrelerinin ilgisizliği belki de metnin Türkiye'ye da­ha erken girmemesinde önemli rol oynamıştır. Çağdaş Alman yazarlardan ve önemsenen edebiyat eleştirmenlerinden Walter Jens, Peter Weiss'ın bu kita­bını devlerin arenasına, kitaba ruhunu veren figür olan Herakles'in kimli­ğinde James Joyce'un Ulysses'inin karşısına çıkarır. Kitabın çevirmenleri ola­rak biz de bu kütlesel metnin tarihsel ağırlığını sürekli hissettik. İngilizcede sadece birinci cildi yayımlanmış olan, bazı Batı dillerinde ve Rusçada bi­le çevirisi bulunmayan, bugüne kadar sadece 7 dile (İsveççe, Danca, İngiliz­ce, Fransızca, Hollandaca, Norveççe, İspanyolca) çevrilen kitabı sekizinci dil olarak Türkçeye çevirmiş olmak, buradaki sorumluluk duygusunu artırıyor.

Direnmenin Estetiği, solun tarihsel yeriyle hesaplaşan sosyalist bir yazarın gözünden Batı’nın kültür tarihi olarak değerlendirilebilecek; temaları ve ya­pısı bakımından derinlikli ve yoğun bir belge-roman. Almanya'da politik ti­yatronun bir alt başlığı olarak alınabilecek belgesel tiyatronun öncülerinden ve teorisyenlerinden biri olan Peter Weiss'ın bu romanı, 1937-1944 arasın­daki anti-faşist direnişi ve bu direnişin içinde yer alan gerçek kişilerin öykü­lerini/yaşantılarını merkez alarak, isimsiz bir Ben Anlatıcı'nın (sınıf bilincine sahip aydın bir işçinin) bakış açısıyla, tarihi, Antik Yunan'dan bu yana sanat ve siyaset düzlemlerinde yeniden kuran bir metin. Direniş ve sınıfsal müca­dele motifi çerçevesinde solun tarihinin (yazarının sözleriyle "sosyalizm adı­na yapılmış hatalar"ın) ve sanatın, toplumsal işlevinin sorgulanması, metin­de iç içe geçen iki temel düzlem. Roman, metin kişilerinin öyküleriyle sınırlı kalmayıp sanat ve siyaset tarihinin de temel sorunlarını, karakterlerin pers­pektifinden yansıtarak gündeme getiriyor. Bu bakımdan tarihsel/toplumsal gerçeklik, karakterleri dolayımlı olarak belirleyen bulanık bir fon gibi değil, doğrudan doğruya entelektüel bir tartışmanın konusu olarak giriyor metne. Böylece okur, anlatılan dönemin ürünü olan pek çok siyasi ve sanatsal duru­şun ve bu duruşların yarattığı tartışma ortamının tanığı oluyor.

 

Peter Weiss

Çeviri: Çağlar Tanyeri, Turgay Kurultay

1. Baskı Yapı Kredi, 2005

2. Baskı İletişim Yayınları, Mayıs 2013