Cam Mimarlığı

10/12/2020 / skopduyuru

 

Paul Scheerbart'ın Bruno Taut'a adadığı Cam Mimarlığı, Hüseyin Tüzün'ün Türkçesi ve Aykut Köksal'ın genel yayın yönetmenliğiyle Arketon kitapları arasına katıldı. Scheerbart'ın 1914'te kaleme aldığı Cam Mimarlığı büyük yankı uyandırmış, Bruno Taut da, aynı yıl gerçekleştirdiği ünlü Cam Ev'i Scheerbart'a ithaf etmişti. Walter Benjamin'in de yazılarında pek çok kez bu kitaptan söz ettiği biliniyor. Benjamin'in "Deneyim ve Yoksulluk" başlıklı metni, yine Hüseyin Tüzün'ün çevirisiyle, kitapta önsöz olarak yer aldı.

Yüz on bir kısa metinden oluşan, yazarın her metni romen rakamıyla ve bir başlıkla tanımladığı Cam Mimarlığı –Scheerbart'ın mimar olmamasına karşın vizyoner bir bakış taşıyor. Erdem Ceylan, kitaba yazdığı "Kült ile Kültür Arasında Kırılan Cam: Paul Scheerbart" başlıklı sonsözde, hem yazarı, hem de bu çalışmasını özgün bir bakışla ele alıyor.

Ceylan şöyle diyor: “Modernliğin cam kültürünü Passagenwerk (1927-1940) kitabında Paris’in vitrinlerle kaplı, cam örtülerle kapalı, adeta birer mikro-dünya olan pasajlarındaki gündelik hayatına dair zengin gözlemlerle çözümleyen Walter Benjamin de Scheerbart’ın düş ve düşüncelerinden haberdardır. Camın, demirin mimarlıkta kullanılmaya başlamasının ardından bir yapı malzemesi haline geldiğine işaret eden Benjamin, sosyolojik ölçekte bir cam kültürünün oluşmasını sağlayacak seviyede kullanılmasının ise yüz yılı gerektirdiğini, hatta Scheerbart’ın Glasarchitektur kitabında bile cam kullanımının ütopik bir bağlamda sınırlı kaldığını belirtir. Benjamin’in bu tespiti Scheerbart’ın en etkili çalışmasında ve ölmeden önce bile yüzünün cam kültüne dönük olduğunun açık göstergesidir. Benjamin’in Scheerbart’ın Lesabéndio romanı için yazdığı değerlendirme yazısının (1913) ve Passagenwerk yapıtının dışında üç metninde Scheerbart’ın adı geçmektedir. ‘Surrealism’ (1929) başlıklı makalesinde Benjamin, teknoloji ile toplumsal dönüşüm arasındaki ilişki bağlamında Scheerbart’ın ütopyalarını dönemin aşırı hararetli fantezilerine kıyasla daha “havadar” bulur. Ayrıca Benjamin’e göre, Scheerbart edebi üretiminde fantezi ile mantık arasındaki dengeyi tutturmayı başarmış bir yazardır. Bu da fantezilerinin teknoloji aracılığıyla gerçekleştirilebilirliğini güçlendirmektedir. Benjamin, ‘Erfahrung und Armut’ (1933) başlıklı makalesinde, savaş sonrası toplumda (öğrenilmiş) deneyim kaybının söz konusu olduğunu belirtir. Yazara göre, insanı geleneksel dünyanın sabit kalıplarından özgürleştiren bu kayboluşla boşalan yere teknolojinin de desteğiyle yeni deneyimler gelebilecektir. İşte Scheerbart, Benjamin için, teknoloji (teleskop, uçak, roket, vb.) ve deneyim arasındaki bu yeni etkileşimlerin birey ve toplum üzerindeki olumlu etkileri ve Hümanizmin dilinin ötesinde gerektirdiği yeni dil üzerine düşünen kişilerin başında gelmektedir. Kaygan ve pürüzsüz cam yüzeyden her şeyin kayıp gitmesi, camı “aurasız” bir nesne kılar Benjamin’e göre. Mülkiyet ve gizem gibi geleneksel rahatsızlıkların cam yüzeylerde barınması, anıların camda birikmesi, insanların cam mimarlığıyla üretilmiş mekanlarda iz bırakması mümkün değildir. Benjamin modern toplumun deneyim yoksulluğu ile modern cam mimarlığı arasında bir nedensellik bağı kurar. Scheerbart cam kültünde cam aracılığıyla görünenin “arkasını görme”yi, bir tür ruhsal aydınlanmayı düşlemişti. Benjamin ise cam kültüründe camın saydamlığının işlevsel etkileriyle yetinecekti. Scheerbart auranın ardındaki gizemi çözmeye odaklanmıştı, Benjamin ise auranın, dolayısıyla da gizemin hiç oluşmamasına. Öte yandan, Benjamin, İkinci Dünya Savaşı sırasında intihar ettiği yıl kaleme aldığı ‘Über Scheerbart’ (1940) başlıklı makalesinde de yazarın üretimini, teknolojinin insani kullanımı ve toplumsal gelişim için bir rehber olarak gördüğünü belirtmekten geri durmayacaktır. Scheerbart tüm avangart sanatçılar gibi doğası gereği zaten “ara”daydı. Dolayısıyla bu cam levhanın bir cam kültüne dönüşmüş ütopyalar, ruhsal arınma ve kozmik birlik arzusu ile, toplumsal gerçekliğin, deneyim yoksulluğunun ve gizemsizliğin kültürü arasında sıkışarak kırılması kaçınılmazdı. Dionysos birçok defa öldü, her defasında yeniden doğdu. Şimdi Cam Mimarlığı’nı okumak, Dionysos’un bir daha yeniden doğmasına vesile olmaktır.”

 

Paul Scheerbart, Cam Mimarlığı, çev. Hüseyin Tüzün (İstanbul: Arketon, 2020).