17. yüzyıl ortalarına doğru Avrupa'da "zevkiselim sahibi adam" denen figür ortaya çıkar: Her sanat eserinin ayırıcı özelliği olan "kusursuzluk noktasını" kavramasını sağlayan, özel bir yetiye sahip bir adamdır bu.
Nietzsche, "Ahlakın Soykütüğü"nün üçüncü metninde, Kant'ın güzeli "çıkarsız haz" olarak tanımlamasını köklü bir eleştiriye tabi tutar: "Kant, güzelin sıfatları arasında, bilgiye saygınlığını kazandıranları vurgulayıp öne çıkarmakla, sanata saygınlık bahşettiğini sanıyordu. Bunun esaslı bir hata olup olmadığını sorgulamanın yeri burası değil...