-
1/3/2017
Marx, piyasaya toplumsal açıdan yararlı bir emek olarak görünmeyen "Kayıp Cennet" eseri karşılığında Milton'a ödenen üç kuruşu horgörmüştür; onun bu tavrı, yararlı emeği reddetmesi bakımından, sanatın burjuvazi tarafından işlevselleştirilmesine karşı en güçlü savunmadır.
-
21/2/2017
Geride bıraktığımız on yılda, bir yandan toplumsal gerçekçiliğin öte yandan dünyanın sonuna dair fantezilerin yükselmesiyle kendini gösteren trajik realizmin altında, orta sınıfın bütün sıradan hayallerinin tükenmesi yatıyor. Bu ne Sofokles’in ne de Shakespeare’in trajedisi; bu, Arthur Miller’ın karnından bıçakladığı Satıcının Ölümü’nün nihai somutlaşması.
-
20/2/2017
Sanat topluma karşı çıkmasıyla toplumsallaşır; ve bu konuma ancak özerk olması sayesinde yerleşir. Mevcut toplumsal normlara boyun eğip "toplumsal açıdan faydalı" görünmektense, kendi kendine eşsiz bir şey olarak kristalleşerek, salt var olmasıyla toplumu eleştirir
-
12/2/2017
Entelektüelin rolü artık, kolektivitenin bastırılmış doğrularını ifade etmek için “kendini onun önüne ve yanına” yerleştirmek değil; “bilgi”, “hakikat” ve “söylem” alanında onu kendi nesnesi ve aracı haline getiren iktidar biçimlerine karşı mücadele etmek.
-
8/3/2017
Sanatı bu nedenle seviyorum. Çünkü en azından orada, o kurmacalar dünyasında her şey serbest. İnsan her arzusunu karşılayabiliyor, her istediğini yapabiliyor, hem kral hem tebaa, hem etkin hem edilgin, hem kurban hem papaz olabiliyor. Sanatta hiçbir sınır yok.
-
23/1/2017
“Sanatçılar: hiçbir çıkar gözetmedikleri için övülmeliler,” diyor Flaubert, "Basmakalıp Düşünceler Sözlüğü"nde. İşte bu, fukaralığı elin tersiyle itilmiş zenginliğe, dolayısıyla manevi zenginliğe dönüştüren dâhiyane bir ideolojik ters çevirmenin ilkesidir.
-
24/1/2017
Şu köşede bir Mecdelli Meryem duruyor; şurada da Vien ya da Machy’e ait bir eskiz – zira eskizlere de merak sardım. Bir filozofun nefsi terbiye eden sığınağı, bir meyhanecinin yüz kızartıcı özel odasına böyle dönüştü işte. Üstelik bu halimle, halkın yoksulluğuna hakaret teşkil ediyorum.
-
19/12/2016
Simone Weil “Boş umutlarda teselli bulan insanlardan hoşlanmıyorum” demişti. Bana göre, düşünce tam olarak budur: umutsuzluğa düşme cesareti. Kim bunun iyimserliğin zirvesi olmadığını söyleyebilir ki?
-
15/12/2016
Mutsuz bilinç, şu acımasız “Tanrı öldü” cümlesinde dışavurulan acıdır.
-
6/12/2016
Estetik yargı ne zaman güzelin ne olduğunu belirlemeye çalışsa, her seferinde, elinde kalan güzel değil, onun gölgesi oluyor – sanki estetik yargının asıl nesnesi, sanatın ne olduğu değil, ne olmadığı: sanat değil, sanat olmayan.
-
29/12/2016
Sanat eserleri, edebiyat da dahil, katıksız birer yapıntı, birer ürün olarak, dahil olmaktan kaçındıkları pratiğe yönelik birer talimattırlar: olması gerektiği gibi yaşanan hayatın üretimi.
-
22/11/2016
Günümüz sanatçısı bir ikilemle karşı karşıya: fildişi kulesinde kalsa gerçeklikten kopacak, politika meydanında dört nala koşup dursa bu sefer de hiçbir şey yaratamayacak. İşte gerçek sanata giden meşakkatli yol bu ikisinin arasından geçiyor.
-
12/10/2016
Bazı durumlarda sanatçılar cezalandırılır; tehlikeli oldukları, susturulmaları veya denetlenmeleri gerektiği düşünülür. Gelgelelim genel olarak sanat özgürdür, utanmazdır, sorumsuzdur...
-
28/9/2016
19. yüzyıldan beri özerkliklerini kazanmak için büyük savaşlar veren sanatçıların, buna rağmen sınırlarla arası hiç iyi olmadı. Çağdaş sanat tarihi, sanatçıların kendi alanlarının bağımsızlığını sağlama almaya yönelik girişimler ile, o alanı ayıran sınırları ortadan kaldırma çabaları arasındaki paradoksal birleşimden oluşuyor.
-
23/8/2016
Soykırım, edebiyatın temaları arasına girip kültürel mirasın parçası haline geldiğinde, cinayeti doğuran kültürle uyum içinde yaşamaya devam etmek daha kolay olur.
-
30/8/2016
Zombi, yani yaşayan ölü miti, savaşın değil çalışmanın doğurduğu bir mittir. Sakatlanma savaşın sonuçlarından biri olabilir, ama Devlet aygıtının ve çalışmanın örgütlenmesinin zorunlu bir koşulu, bir önkabulüdür.
-
9/8/2016
“Totalitarizm”, yabancı sektörün teşvik edilmesiyle işler: yabancı sermaye kaynaklarına başvurulmasıyla, gıda veya hammadde ihracatına dayalı sanayilerin yükselmesiyle, iç pazarın çökmesiyle. Totaliter devlet, maksimum Devlet değildir; minimum anarko-kapitalizm Devleti’dir. Elde tutulan yegâne aksiyomlar, yabancı sektör, rezerv düzeyleri ve enflasyon oranı dengesini korumaya yönelik olanlardır.
-
18/4/2016
Burjuvalar, önlerine yesinler diye yüreklerimizi koyduğumuzun farkına varmazlar. Gladyatörlerin nesli tükenmedi; her sanatçı bir gladyatör. Istıraplarıyla halkı eğlendiriyor.
-
2/2/2016
“Sanatın sonu”, ancak, insanlar doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, şimdi ile geleceği birbirinden ayıramaz olduklarında tasavvur edilebilir. Bu, uygarlığın en ileri noktasındaki katıksız barbarlık durumu olacaktır, ki böyle bir durum gerçekten tarihsel bir olasılıktır.
-
27/1/2016
Yugoslavya’yı hatırlıyor musunuz? 25 milyon nüfuslu, gayet sağlam bir federasyondu. Farklı etnik ve dinî topluluklar birlikte yaşıyor, fabrikalar işçiler tarafından yönetiliyordu; kimse aç değildi – ta ki, IMF; Hırvatları Ortodoks Sırplara karşı dinî savaşa kışkırtan Papa; ve faşist Ustaşalar’a silah gönderen Almanya devreye girene kadar.