Beğenide Otomatizme Doğru

 

                        Bilinçdışı arzularla kullanım nesneleri arasındaki ilişkileri ele alan Tzara, yazısının ilk bölümünde Man Ray'in fotoğrafları eşliğinde, şapkalara, onların cinsellik çağrıştıran şekillerine değiniyor. 

 

Ne kadar temiz, süsten ne kadar uzak görünmek isterse istesin, “modern” mimarinin hayatta kalma şansı yok. Sadece sürüne sürüne var olmaya devam edecek; bir kuşağın, kimbilir kaç bilinçdışı suç yüzünden (belki de kapitalist zulmün sonucu olan vicdan azabından) kendini cezalandırırken, bir yandan da ifade etme hakkına sahip olduğunu düşündüğü geçici sapkınlıklar sayesinde. Çünkü modern mimari mesken imgesinin topyekûn olumsuzlanmasıdır. İnsan toprakta, “ana”da yaşadığı için, mağaralardan Eskimoların yurtlarına (mağara oyuğu ile çadır arası bir form, ve insanın vajina biçimli kovuklardan girdiği, rahimvari yapının çarpıcı bir örneği), girişinde kutsal bir direk bulunan konik veya yarıküre biçimli kulübelere kadar, insanın meskeni doğum öncesi rahatlığı simgeler. İnsanın modern estetik denen iğdiş edilmişlikten tamamen azade olan o rahim-içi hayat hayalinde mağaradan beşiğe ve mezara kadar anısını sakladığı dairesel, küresel ve düzensiz evleri yeniden inşa edeceğiz. Ama ancak insana, ergenlik çağında elinden alınan şeyi, çocukken hâlâ sahip olabildiği şeyi geri verdiğimizde; yatak örtülerinin altında, masa altlarında, yerin kuytu oyuklarında kendine inşa ettiği, hep dar bir geçitten girilen o luxe, calm et volupté[1] krallıklarını geri verdiğimizde; esenliğin, yegâne olanaklı temizliğin –doğumöncesi arzulara özgü– yumuşak ve dokunsal derinliklerindeki ışık-gölgelerinde yattığını anladığımızda. Gündelik hayatın unsurlarından yararlanan iç mimarlık bir geri adımı temsil etmez, tam aksine, en güçlü arzularımızın –içimizde saklı ve ezeli ebedi arzularımızın– doğal olarak özgürleşmesine doğru atılmış gerçek anlamda ileri bir adımdır. Bu arzuların yeğinliği insanın ilkel evrelerinden beri fazla değişmiş olamaz. Sadece, onları tatmin etme biçimleri birbirinden ayrıştırılmış ve daha geniş bir alana yayılmıştır. Keskinlikleriyle birlikte içsel gerçekliklerini ve sükûnetlerini de kaybedesiye körelmiş olan bu arzular, kendi çürüyüşlerinde, zamanımıza damgasını vuran kendi kendini cezalandırma saldırganlığının yolunu açmıştır.

Geleceğin mimarisi rahim-içi mimarisi olacak. Zorbaca arzularıyla olsa olsa insanlığı kaderinin yolundan ayıran burjuvazinin tercüman-uşağı olma rolünden vazgeçerken, rahatlık, ve maddi ve duygusal esenlik sorunlarını çözmeye kadir bir mimarlık olacak.

 

Tristan Tzara’nın “D’un certain automatisme du goût” başlıklı metninden alınmıştır. İlk yayınlandığı yer: Minotaure, sayı 3-4 (1933), s. 81-84; yeniden basım: The Surrealists Look at Art, İngilizce’ye çev. Michael Palmer ve Norma Cole (California: The Lapis Press, 1990).

 



[1] “Rahatlık, Huzur ve Haz”, Henri Matisse’in, Baudelaire’in Kötülük Çiçekleri’ndeki dizesinden esinle yaptığı 1904 tarihli resmin başlığı – ç.n.