Yeni Zenginler, Müzayede Evleri ve Galeriler Dünyasında Sanat Hırsızlığı

26/7/2014 / skopbülten

Geçtiğimiz Haziran New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Taklitler, Sahteler, Yağma ve Çalıntı Sanat” başlıklı üç günlük bir konferans düzenlendi. Gün geçtikçe büyüdüğü halde pek önemsenmeyen sanat suçları piyasasını tartışmak için aralarında FBI ajanları, avukatlar, müzayede evi sahipleri, sanat simsarları ve koleksiyonerlerinin bulunduğu yaklaşık 200 katılımcı biraraya geldi.

ABD Adalet Bakanlığı’nın ve UNESCO’nun verilerine göre, son 40 yıl içerisinde, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra sanat suçları en kârlı yasadışı ticaret alanı haline geldi. Eğer buna inanmakta zorluk çekiyorsanız, sanat ticaretinin yeryüzündeki en büyük yasal ama denetlenmeyen pazar olduğunu düşünün yeter. Kimse tapusuz ev almaz ama herkes senetsiz sanat eseri alıyor. Hesap hareketlerinin kaydı tutulmuyor ve sanat eseri satışlarını kamuya açıklamak gibi yasal bir zorunluluk yok.

Sanat piyasasındaki düzenleme eksikliğinden dolayı gerçek rakamlara ulaşmak neredeyse imkânsız ama Christie’s ve Sotheby’s senede toplam 11-12 milyar dolarlık satış yapıyorlar ve ARTnews’ün 2008 yılında yaptığı bir ankete göre, özel satışlardan elde edilen senelik gelir 30 milyar dolar.

FBI’ın tahminlerine göre ise, yasadışı sanat piyasasında senede 6 ila 8 milyar dolar civarında kara para dönüyor. Bu rakamlar tahminî olmanın ötesine geçemiyor çünkü  tekrar tekrar el değiştiren her taklit, sahte, yağma veya çalıntı eserin bilgimiz dahilinde olması mümkün değil. Dünyada her sene 50.000 ila 100.000 sanat eseri çalınıyor ve bunların yalnızca %10’u bulunup sahibine iade edilebiliyor.

 

     

                         Claude Monet, Nilüferler, 1904                                  Henri Matisse, Şömine Önündeki Mavili Kadın,1937

 

Konferansın yıldız konuğu Marianne Rosenberg, konferansın düzenleyicisi ve Art Recovery International’ın direktörü Chris Marinello ile beraber, Naziler tarafından yağmalanan sanat eserleri ticaretini sona erdirme mücadelesi veriyor. Rosenberg, Parisli sanat tüccarı Paul Rosenberg’in torunu. Nazilerin Fransa’yı işgal etmesi üzerine kaçmak zorunda kalan Paul Rosenberg’in seçkin eserlerden oluşan 400 parçalık koleksiyonuna Naziler el koymuş.

Rosenberg’in torunu, geriye kalan 60 küsur sanat eserinin izini sürüyor. Çok yakın bir zamanda, Marinello’nun yardımıyla, kesin kanıta rağmen eserleri iade etmeye güç bela ikna olan iki ayrı müzeden Monet’nin Waterlillies (1904) ve Matisse’in Woman In Blue in Front of a Fireplace (1937) adlı başyapıtlarını geri alabildi.

Hikâyenin en çok bilinen kısmı ise, 1938 senesinden itibaren Alman devlet koleksiyonlarından Nazilerin ‘dejenere sanat’ tabir ettikleri modernist eserleri yok pahasına satın alan Nazi sanat tüccarı Hildebrand Gurlitt’in oğlu Cornelius Gurlitt ile ilgili olan kısmı. Cornelius Gurlitt, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Naziler tarafından el konan eserlerin izinin sürülüp bulunması için oluşturulan Monuments, Fine Arts and Archives programının özel ekibini, elindeki tüm eserleri iade ettiğine ikna etmeyi başarmış. Halbuki savaşın ardından Münih’teki diğer Nazi işbirlikçisi sanat tarihçileri, tüccarları ve müze müdürleriyle beraber bir İsviçre-Liechtenstein şebekesi vasıtasıyla yağmaladıkları sanat eserlerini piyasaya sürmek için anlaşmış. Bu şebeke bugün hâlâ çalışıyor.

2010 yılında Zürih’ten Münih’e giderken gümrük kontrolüne takılan işsiz güçsüz Cornelius’un cebinden 9.000 avro çıkması üzerine başlatılan soruşturma sonucunda Conelius’un mütevazi görünümlü evinden Picassolar, Chagalllar, Gauguinler ve daha nice modernist başyapıt çıktı. İnanılmaz bir şekilde, Corneluis’in hazinesinin sırrı herkes tarafından biliniyordu. The Faustian Bargain: The Art World in Nazi Germany adlı kitabın yazarı Profesör Jonathan Petropoulos, konuştuğu bir sanat simsarının “Münih sanat piyasası çevresindeki herkes Gurlitt ailesinin geniş bir sanat koleksiyonu olduğunu biliyordu” dediğini aktarıyor. Cornelius’un evinden çıkan eserlerin tam listesi açıklanmadı ama hazinenin en kıymetli parçalarından birinin 5 Eylül 1941’de Paul Rosenberg’e ait bir banka kasasından çalınan Matisse imzalı Seated Woman/Woman Sitting in Armchair (1921) olduğu biliniyor.

 

                                         

                                                 Henri Matisse, Seated Woman/Woman Sitting in Armchair, 1921

 

Bu ortaya çıktığından beri de Marianne Rosenberg ve Chris Marinello eseri geri alma mücadelesi veriyorlar. Gurlitt ailesinin hazinesinin menşeini tespit etmekle yükümlü komitenin başındaki Ingeborg Berggreen-Merkel, 12 Haziran 2014’te söz konusu Matisse portresinin “Naziler tarafından yağmalandığını ve yasal olarak Paul Rosenberg koleksiyonuna ait olduğuna” karar verdiklerini duyurdu. Gurlitt Alman hükümetiyle, çalıntı olduğu tespit edilen eserlerin mağdurların ailelerine teslim edilmesini öngören bir anlaşma imzalamış olduğu halde koleksiyonunu İsviçre, Bern’deki Kunstmuseum’a vasiyet etti. Müze ise ciddi ciddi mirası kabul edip etmemeyi düşünüyor.

Müzeleler ve sanat simsarları çalıntı sanata kayıtsız kalmayı tercih edebiliyorlar. ARTnews’ün eski sahibi Milton Esterow “bazı sanat simsarlarının yasadışı yollara başvurmasalar da etik dışı davrandıklarından” dem vuruyor ve ekliyor; “Bu söylediğimin bile ne kadar doğru olduğu tartışılır çünkü bilgimiz dışında çok fazla şey oluyor. Birçok  satış özel olarak yapılıyor ve galeriler bunlar hakkında bilgi vermiyor”.

Simsarlar sanat eserlerinden az zamanda çok kâr etme derdinde . Esterow’a göre “sanat piyasası çılgına dönmüş durumda”, “fiyatlar uçmuş ... Forbes’in listesine göre beş sene önce dünyada 900 milyarder vardı, şimdi bu sayı 1346. Ve bunlar, ev ve at almak ya da bir alay sevgili edinmek yerine sanat eseri alıyorlar.”

 

                         Jasper Johns, False Start, 1959                                         Willem de Kooning, Police Gazette, 1955                                

Son zamanlarda özel olarak satılan eserler arasında 135 milyon dolara satılan Gustav Klimt’in 1907 tarihli Portrait of Adele Bloch-Bauer’i; hedge fon yöneticisi Steve Cohen tarafından 63 milyon 500 bin dolara satın alınan Willem de Kooning’in 1955 tarihli Police Gazette adlı eseri ve hedge fon yöneticisi Kenneth Griffin’e 80 milyon dolara satılan Jasper Johns’un 1959 tarihli False Start adlı eseri (şimdiye kadar Johns’un herhangi bir eserine açık artırmada biçilen en yüksek fiyat 17 milyon 400 bin dolar) bulunuyor.

Konferansın kapanış konuşmasını yapan Marinello şöyle diyor: “Öyle bir noktaya geldik ki sanat eseri satın almak için aklınızdan zorunuz olması lazım. Her adımda kılı kırk yaracaksınız: eserin gerçek değerini, orijinalliğini ve menşeini tespit ettirmek için gerekli eksperlere, avukatlara ve hatta bir bilim insanına para ödemeniz gerekecek.”.

Bir başka deyişle, sanat kaçakçılığı yapmak, meşru biçimde sanat eseri satın almaktan çok daha kolay. Hukuki yaptırımların azlığı, suçu görüp de görmezlikten gelen sanat tüccarlarının tavrı ve yakın gelecekte piyasaya bir düzenleme getirileceğine dair hiçbir emare olmaması, sanat suçlarının artacağına delalet ediyor. [AB – silent lotus]

 

Kris Hollington’un After Drugs and Guns, Art Theft Is the Biggest Criminal Enterprise in the World başlıklı yazısından kısaltılarak çevrildi.

 

sanat ticareti, sanat piyasası