/ Tezler / Yaratıcı Yıkmanın Dönüşüm Ekseninde Değerlendirilmesi

23/8/2015 / skopbülten

Bu çalışma, ilk olarak, yapma ve kurma boyutlarıyla mimarlığın insanın yaşamsal etkinliği olarak duyumsanışı üzerine bir sorgulamadan yola çıkmaktadır. Mimarlığa ilişkin genel kanılardan biri onun, insanın doğa karşısındaki temel savunma mekanizmalarından biri olduğudur. Fakat mimarlık her koşulda bu savunma perspektifinden değerlendirilebilir mi? Bu savunmaya bir savunmasızlık hali içkin değil midir? Bunun için ilk etapta, yapıların kurulup yapıldıkları kadar, bozulup yıkıldıkları da düşünülebilir. Savaşlar, afetler, kazalar bir gün herşeyi yerle bir edebilir. Ama bu yıkımlarda mimarlık edilgendir; yapılar ya yıkılır ya da buna karşı dayanır. Halbuki kendi başına yıkan bir mimarlık da söz konusudur. Ve bu araştırmanın odağındaki konu da böylesi bir mimarlıktır.

Bu bağlamda ele alınan mesele bir dönüştürme yolu olarak ‘‘yaratıcı yıkma’’ olgusudur. Yaratıcı yıkma, kendisine yıkmayı eklemlemiş bir yapma biçimidir. Bununla birlikte, eski strüktürlerin ortadan kaldırılması suretiyle yaşamda yeni formların üretildiği bir dönüştürme etkinliği tanımlanmaktadır. Tez kapsamında yaratıcı yıkma, mimarlığın kendi içinde ürettiği şiddetin modlarından biri olması açısından tartışmaya açılmaktadır.

 

 

Pablo Picasso, Mandolinli Kız, 1910

 

Öte yandan bu mevzu, 21. yüzyıl Türkiye’sinin öncelikli gündemlerinden birini oluşturduğu için de önem taşımaktadır. Bugün, Türkiye’nin ilgi ve enerjisini akıttığı temel meselelerden birisi olarak kentsel dönüşümün söz konusu olduğu her alanda yıkarak yapan bir mekanizmanın yaygınlığı dikkat çekmektedir. Türkiye’de kentsel dönüşümle, iyileştirme, yenileme gibi amaçlarla konut yapılaşmalarının, kentsel alanların tekrardan düzenlenmesi öngörülmektedir. Fakat bu uygulamanın daha çok, yeni inşa edileceklerin karşısında mevcut çevrenin ve ilişkilerin dönüştürülmesinden ziyade bütünüyle gözden çıkarılması şeklinde seyrettiği söylenebilir. Bu doğrultuda yaratıcı yıkmaya ilişkin gerçekleştirilen bu tartışmanın bir diğer hedefi Türkiye’nin gelecek ve kent vizyonu için de katkıda bulunabilmektir.

Her ne kadar Türkiye’de dönüşüm kavramı son zamanlarda kentleşme bağlamında konu ediliyor olsa da bir dönüşüm modeli olarak yaratıcı yıkma kendi tarihi içerisinde sadece yapılı çevrenin değil, tüm bir yaşantı ve deneyim tarzlarının ve düşünsel paradigmaların dönüştürülmesi pratiği olarak karşımıza çıkmaktadır. O nedenle, çalışmada yaratıcı yıkmanın bir tür problematik olarak ortaya konduğu ana eksen ‘‘dönüşüm’’ kavramıdır.

Fark yaratacak bir dönüşüm olarak tartışılan yaratıcı yıkımın bağlamı ise modernlik olarak ele alınmaktadır. Çünkü modernleşme, dünyayı değiştirme ve farklı kılma gereksinimi duymaya başlayan insanın bu arzuyu somut olarak gerçekleştirme sürecinin bütünüdür. Fakat modernlik pürüzsüz ve sorunsuz yaşanan bir gelişme değildir. Daha çok gelgitli ve kendi içinde ikilemlidir. Modernlik, yaratıcı gücü hayata geçirmede dünyayı ve varlıkları ‘‘farklılaştırma’’ ile ‘‘düzenleme’’ arasında ikiye bölünmüş gibidir. Bu tezde yaratıcı yıkma, bu olanakları düzenleme yönünde örgütleyen pratiklerle ilişkisi içerisinde okunmaktadır. Bu bağlamda yıkma, bir dünya resminden istenmeyen unsurları ayıklanmanın aracı olarak açımlanırken yapma ise bu dünyayı belli bir kesimin görmek istediği şekilde biçimlendirme işlemi olarak tartışılmaktadır.

 

 

 

 

Sulukule yıkımları

 

Öte yandan tez kapsamında dönüşüm kavramı, Deleuze’ün Bergson’un zaman kavramı üzerinden geliştirdiği perspektiften sunulmaktadır. Bu perspektif dönüşümü hemen her türlü etkinliğin öz-karakteristiği olarak ortaya koyar. Yaratmak yok etmeye değil, çoğaltmaya, fakat fark oluşturacak bir çoğaltmaya dayandığı sürece gerçek anlamda dönüştürme anlamına gelebilir. Bu çerçevede Bergson zamanı fark yaratacak unsur olarak açımlar. O nedenle, tez boyunca yaratıcı yıkmanın hikâyesi zamanla olan ilişkisi yönünden irdelenmektedir.

Bu tezde zamanın farklılaştırıcı gücünü etkisiz hale getirerek dünyayı sabit formlar içerisinde düzenlemeye çalışan modern mekanizmaların yapma ve yıkmayı nasıl olumsuzluk temelinde bir araya getirdikleri araştırılmaktadır. Bunun için yaratıcı yıkmanın modernlikle başlayan serüveni, tarihsel örnekleri ve ülkedeki güncel kentsel yenileme uygulamaları üzerinden incelenerek, zaman kavramı ve yenilik olgusu açısından tartışılmaktadır. Bu tartışmanın amacı gerek mimarlık pratiğinde, gerek kentsel düzenlemede, gerekse yaşama ilişkin gelecek kurgularında, yeniyi üretebilmek adına bir şeyleri yaşam alanından dışlamanın ne gibi bağlantıları ve de sonuçları olabileceğini gösterebilmektir.

Yaratıcı yıkmanın dönüşüm iddiası varlıkları yeniden değerlendirme amacına değil, değersizleştirici bir tutuma dayanmaktadır. Yaratıcı yıkmayı yaratıcı bir dönüştürme etkinliğinden ayıran karakteristiği bu değersizleştirmedir. Nitekim bir yapının dönüşmesi onu sürekli olarak hayata katma yönündeki bir çabaya sıkı sıkıya bağlıdır. Bu durumda varlığın ne olduğu değil, ne şekilde farklılaştırılabileceğidir mesele. Halbuki yıkmak, sadece varlıkları değil, onunla birlikte varlıktaki potansiyeli gerçekleştirecek olan insanın kendisini de dönüştürecek olan bu çabadan alıkoyması ve yaşamsal malzemeden çalması anlamına gelmektedir. Bu durumda yıkmak suretiyle yapmaya ilişkin bir hesap verebilmek, mimarlık yapmanın sorumluluğuna ilişkin olduğu kadar insanın yaşam karşısındaki sorumluluğu adına da önem taşımaktadır.[1]

 

Yazar: Beril Sezen

Danışman: Prof. Dr. Ayşe Şentürer

Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Mimarlık Anabilim Dalı / Mimari Tasarım Programı

Türü: Yüksek Lisans

Yılı: 2012

 



[1] Bu metin, tezin özetinden kısaltılmıştır. Yazara teşekkür ederiz.