Sanatın Şirketleşmesi

Mezuniyetimden on, New York’a taşınmamdan beş yıl sonra, 1970’te, Kynaston McShine, beni Modern Sanat Müzesi MoMA’da küratörlüğünü üstlendiği Information sergisine katılmam için davet etti. Kavramsal sanat ABD’de kapsamlı olarak ilk kez burada sergilenecekti. Avrupa’daki birkaç sanat kurumu kavramsal sanatçıları izleyicilerine çoktan tanıtmıştı. Mesela Harald Szeemann 1969’da, Bern’deki Kunsthalle’de ve Londra’da ICA’da When Attitudes Become Form [Tavırlar Form Haline Geldiğinde] başlıklı sergileri düzenlemişti.

Information’ın açılmasına iki buçuk ay kala, ABD Kamboçya’yı işgal etti ve 4 Mayıs’ta Ohio Ulusal Muhafızları, Kent Eyalet Üniversitesi’nde Vietnam Savaşı’nı protesto eden öğrencilerden dördünü öldürdü. Asker çağındaki erkeklerin hemen hepsi savaşa karşıydı. Birçoğu askerden kaçmak için Kanada’ya gitti ya da askerliğini tecil ettirmek için üniversiteye yazıldı (New York’taki Cooper Union’da böyle öğrencilerim vardı).

Information’a katılan sanatçılar arasında, o günün siyasal hadiselerine tepki gösteren iki gruba, Art Workers Coalition’a [Sanat Emekçileri Birliği] ve Art Strike’a [Sanat Grevi] yakın olanlar epeyceydi. Bunlar New York müzelerinin, özellikle MoMA ve Metropolitan’ın mütevelli heyetlerini 'müesses nizam’ın temsilcileri olarak görüyorlardı; yani Vietnam Savaşı’nın ve ABD’de ırk, toplumsal cinsiyet ve ekonomik alanlardaki eşitsizliklerin sorumluları arasında onlar vardı. MoMA’da ve Met’te hararetli tartışmalar yaşandı. Ayrıca MoMA çalışanları bir sendika kurma girişiminde bulundular ve ertesi yıl müze yönetimine karşı greve gittiler.

 

Hans Haacke, “MoMA Anketi”, 1970.

 

Information sergisini ziyaret edenlere gündemdeki tartışmalı bir konu üzerine bir soru yönelttiğim MoMA Anketi böyle bir bağlamda yapıldı. Soru, Nelson Rockefeller’ın yeniden New York eyaletinin valisi seçilmek için düzenlediği kampanyaya dairdi. ABD’nin Kamboçya’yı bombalaması ve Kamboçya’ya saldırı düzenlemesi konularında Başkan Nixon’a danışmanlık yapan Henry Kissinger, aynı zamanda Nelson Rockefeller’ın güvenini kazanmış dış politika danışmanıydı. Nelson Rockefeller MoMA’nın mütevelli heyetinde başkanlık da yapmıştı. Information sergisi sırasında erkek kardeşi David MoMA yönetim kurulunun başındaydı, kardeşinin eşi ise kurula üyeydi.

Açılıştan bir akşam öncesine kadar anket sorumu açıklamamıştım. David Rockefeller memnun olmadı. Söylendiğine göre, ertesi gün bir adamını müzeye gönderip, anketin sergiden kaldırılmasını istemişti. Ancak müzenin direktörü olarak yeni atanmış olan John Hightower emri kaale almadı. Sadece iki yıl görevinde kalabildi.

David Rockefeller Anılar’ında John Hightower’ın bu kadar kısa bir sürede görevden alınmasının gerisindeki nedenleri açıklıyor:

 

John, müzelerin sorun çözme konusunda topluma yardımcı olma yükümlülüğü olduğuna inanıyordu. Günün başta gelen toplumsal sorunu Vietnam olduğuna göre, MoMA’nın da bu ulusal fikir çatışmasında yer alması gerektiğini düşünüyordu [...] Müze mağazasında utanç verici My Lai katliamının afişinin satılmasına izin verdi. [...] (Afişi, Sanat Emekçileri Birliği’nin üç üyesi üretmişti.) Ardından 1970 yazında o kepaze Information sergisini düzenledi [...] Müzeyi ziyarete gelenlerin şu soru için oy vermeleri isteniyordu: “Vali Rockefeller’in Başkan Nixon’ın Hindiçin siyasasını yermemiş olması, sizi Kasım’da ona oy vermekten alıkoyar mı?” [...] John fikirlerini ifade etmekte özgürdü ama müzeyi savaş karşıtı aktivizmin ve cinsel özgürleşmenin forumuna çevirmeye hakkı yoktu [...] CBS kanalının başı ve MoMA’nın yönetim kurulu başkanı Bill Paley, benim tam desteğimle, Hightower’ı 1972 başında kovdu.[1]

 

Hans Haacke, “MoMA Anketi” (Oylar) 1970.

 

12 haftalık sergi süresi boyunca Information’ı 299.057 kişi gezdi. Bunların % 12,4’ü ankete katıldı. % 68,7’si oylarını ‘Hayır’ kutusuna atarak Nelson Rockefeller’a muhalefetlerini belli etti, % 37,3 ise lehine oy kullandı. MoMA’da istenmeyen adam olmam sürpriz değildi.

Birkaç yıl sonra, Köln’deki Wallraf-Richartz Müzesi’nin arkasındaki güçlerle de aramı bozdum. Müzenin 150. yılını kutlama sergisine Hermann Josef Abs’ın biyografisini koymaya niyet etmiştim. Abs, Deutsche Bank’ın başkanı, David Rockefeller’ın de iş arkadaşıydı. Bu, müze müdürüne fazla geldi. Belki de John Hightower’ın başına gelenlerden ders alarak, benim işimi sansürledi. Köln müzesi, belediyeye ait bir kurum. MoMA ise, aksine, özel; ancak destekçilerinin bağışlarına sağlanan vergi muafiyeti ve vergi indirimi nedeniyle, MoMA’ya vergi mükellefleri de katkıda bulunmuş oluyor.

Bugün David Rockefeller hâlâ MoMA’da ağırlığı olan bir kişi. 2005’te 100 milyon dolarlık bir bağış vaadinde bulununca, müze minnetini göstermek için onuruna bir garden party düzenledi. Chris Ofili’nin Brooklyn Müzesi’ndeki sergisini kapattırmaya yeltenen vali Rudolph Giuliani de New York sanat dünyasına katkıları dolayısıyla ondan iki yıl önce benzer biçimde onurlandırılmıştı. Demek ki bir gelenek mevcut.

 

  

Solda: Hans Haacke, “Manet-PROJEKT ’74” (Hermann J. Abs, on panodan biri) 1970. Sağda: Hans Haacke, “Hijyen” (detay; Rudolph Giuliani’den Alıntılar) 2000.

 

1970’lerin başında, sanat görmeye gelenlerin arasında hatırı sayılır sayıda genç vardı, birçoğu üniversite öğrencisiydi. Yaşını başını almış olanların çoğunluğu da en azından üniversite eğitimi almıştı. Gençler göreceli olarak düşük gelirliydi ama orta sınıf, hatta varlıklı ailelerden geliyorlardı. Okullar öğrencilerini götürdükleri için, documenta ziyaretçilerinin üçte biri lise öğrencilerinden oluşuyordu. Atlantik’in her iki yakasında da müze ziyaretçileri hemen hemen tamamen beyazdı. Vietnam Savaşı’nın doruk noktasında, hem Avrupa’da hem ABD’de siyasal yapıların yaygın olarak sorgulandığı bir dönemde müze gezenler, kendilerine sorulduğunda, hükümetlerine ve kurulu düzene karşı görüşlerini dile getiriyorlardı. Sadece gençlere değil, yaşça büyük olanlara da, Amerika’da kullanıldığı anlamıyla liberal görüşlü denebilirdi.

Bu izleyici kitlesi, geleceğin karar vericileri olacak ya da olmaları beklenebilecek toplum kesimine dahildi ya da belki doğrudan etkili pozisyonlara geleceklerdi. Öngörü sahibi şirketler halkla ilişkiler uzmanlarına danışarak, bu grupla irtibat kurmayı hedeflerine aldılar. 1966 gibi erken bir tarihte David Rockefeller, Chase Manhattan Bank’in başkanı olarak şunları söylüyordu:

 

Ekonomik açıdan bakılırsa, sanatla haşır neşir olmanın doğrudan ve elle tutulur getirileri olabilir. Sanat, bir şirkete yaygın tanıtım ve reklam; halk nezdinde daha parlak bir itibar ve daha olumlu bir şirket imajı sağlayabilir. Bu sayede şirket daha iyi müşteri ilişkileri kurabilir, ürünlerinin daha kolay kabul görmesine ve kalitesinin daha üst düzeyde takdir edilmesine zemin hazırlayabilir. Sanatın desteklenmesi çalışanların moralini yükseltebilir ve daha vasıflı elemanların şirkete çekilmesini kolaylaştırabilir. 

 

Hans Haacke, “Toplumsal Rüşvet Üzerine” (alıntı David Rockefeller; altı panodan biri) 1975.

 

Böyle bir anlayışla hareket etmenin en erken örneklerinden birisi, Philip Morris’in 1968 yılında Harald Szeemann’ın When Attitudes Become Form [Tavırlar Form Haline Geldiğinde] sergisinin sponsorluğunu üstlenmesiydi. Bu girişimde tütün devinin rehberi, New Yorklu bir halkla ilişkiler şirketi, Ruder & Finn idi. 2008’de Claudia di Lecce Venedik Üniversitesi’nde bu işbirliği hakkında “Avangard Pazarlama” başlıklı bir tez yazdı. Bugün Ruder & Finn’in internet sitesindeki ‘Sanat-Kültür’ sayfasına girenler, şirketin hangi konularda iddialı olduğu öğreniyor: “Kadromuz şu alanların tümünde deneyim sahibi: kurum ve şirket markalandırma, kimliklendirme ve konumlandırma; uluslararası ve ulusal medya ilişkileri ve özel etkinlik yönetimi; sponsorluk geliştirme ve tanıtımı; sergi organizasyonu ve dolaşımı; stratejik planlama; kriz iletişimi”.[2] Müşterileri olmuş şirketleri saymışlar: aralarında David Rockefeller’ın Chase Manhattan Bank’i ve Mobil de var.

 

Hans Haacke, “Helmsboro Country” (detay; George Weissman’dan alıntı) 1990.

 

Artık birleşmiş olan Mobil ve Exxon, 1970’lerden bu yana sanat sergilerinin başta gelen sponsorları arasında. Mobil, Tate’teki bir sergime tam da Ruder & Finn’in kibarca “kriz iletişimi” dediği biçimde yaklaştı. Sergi kataloğunun dolaşımdan kaldırılmasını talep etti. Sözde birtakım eserlerimde Mobil’in telif haklarını ihlal etmiştim. Neredeyse bir yıl boyunca Tate gerçekten de kataloğu geri çekti; ta ki New Yorklu büyük bir hukuk firması Tate’e Mobil’in ABD yasası yorumunun düzmece olduğunu anlatana kadar. Adil kullanım ilkesi uyarınca, şirketin logosuna ve kamuya yaptığı açıklamalardan alıntılara eserlerimde yer vermem telif kapsamında değildi. Mobil, New York Times’ın serbest kürsü sayfasına verdiği ilandaki “Sanat, şirket yararına” beyanına pek de sadık kalmamıştı. İlanın gerisini okuyanlar için sponsor şirket kendi adına şöyle akıl yürüttüğünü ortaya seriyordu: “Bu işin bize – ya da sizin şirketinize ne yararı var? İş iklimini iyileştirmek ve sağlamlaştırmak”.

 

Hans Haacke, “Rızanın İmalatı”, 1981.

 

Bundan altı yıl sonra, Philip Morris (artık adı Altria olmuştu) Harald Szeemann’ın Bern sergisinin sponsorluğunu yaparken öne sürdüğü ‘yenilikçilik’ ve ‘deneysellik’ kavramlarına getirdiğim yorumlardan pek hoşlanmadı. Sergiyi düzenleyen galerinin sahibi John Weber, Philip Morris’in hukuk danışmanından bir mektup aldı. Mektup, eğer Weber tütün şirketinin senatör Jesse Helms’i desteklediğini ifşa eden işlerimin bulunduğu sergiden vazgeçmezse, şirketin olumsuz bir tepki göstereceğini ifade ediyordu. Helms, dönemin en güçlü kültür düşmanı olarak nam salmıştı. Neyse ki John Weber sinmedi. Sergi sürdü.

 



Hans Haacke, “Helmsboro Country”, 1990.

 

Verdiğim bütün bu örnekler, ufak tefek saygısızlıkların acısını çıkarmak için yapılmış önemsiz girişimler olarak anlaşılma ve bu arada çoğu müzenin ve sanat kurumunun şirketlerin desteğine muhtaç olduğunu göz ardı ettiğim biçiminde yorumlanma riski taşıyor. O nedenle, bir uzmandan, Metropolitan Müzesi’nin eski müdürü Philippe de Montebello’dan alıntı yapmak istiyorum. 1985’te Newsweek’e içini dökmüştü: “Bu, içsel, sinsi, gizli bir sansürleme biçimi”. Muhtemelen kendi kendini sansürlemekten bahsediyordu. Büyük kalabalıklar çekmesi beklenmeyen ya da sponsorların hedef kitlesinde sakıncalı ihtilaflar yaratma ihtimali olan sergilerden, daha kurum dışarıdan kaynak aramaya başlamadan vazgeçiliyor. Küratörler oyunun kurallarını içselleştirmiş durumdalar ve, anlaşılır biçimde, vakitlerini ziyan etmek istemiyorlar. Şirketlerin bağışları ise tabii ki vergiden düşülebiliyor.

 

Hans Haacke, “MetroMobiltan Detay” (Metropolitan Müzesi’nin dağıttığı Sanat İşletmesi, İşletme Sanatını İyi Bilir başlıklı el ilanından alıntı) 1985.

 

İlk yıllarında documenta sadece 135.000 civarında izleyici çekiyordu; Harald Szeemann’ın 1972’deki düzenlemesi, katılanların sayısını 230.000 civarına yükseltti. Bunlar cüzi rakamlar. O zamandan bu yana sanat izleyicileri katlanarak arttı; müzelerin hediyelik eşya mağazaları da aynı oranda büyüdü. Gişe rekorları kıran sergiler gözde oldu. Eskiden üvey evlat muamelesi gören çağdaş sanat bile çekici hale geldi. Tabii bunun bir nedeni, yeni nesil turbo koleksiyonerler ve eserlerin birkaç milyon dolarlık fiyat etiketleriydi. Bu gelişmeyi hızlandıran ve buna yatırım yapan ise moda endüstrisi oldu. Büyük modaevleri de, müzelerin, küratörlerin ve sayısı giderek artan sanatçıların kur yaptığı sponsorlar kulübüne dahil oldu. Paçavra ticareti yapanlar, petrol şirketlerinin, lüks araba üreticilerinin ve bankaların saflarına katıldı. İlk saftaki şirketlerin halkla ilişkiler danışmanları, kültürle ilişkilendirmenin şirket imajını iyileştirdiğine, satışları artırdığına ve onları şirketin iş yöntemleri konusundaki eleştirel sorgulamalardan koruduğuna onlarca yıl önceden uyanmışlardı. Kassel’de bile documenta’nın bu sıkıcı kentin otellerini, lokantalarını, barlarını dolduracağına dair sezgi, vergi kaynaklarının bu iş için seferber edilmesini teşvik etmişti. Turizm ve eğlence endüstrilerinin büyük sanat sergilerinden fayda sağladığı artık genel kabul görüyor. Bu yıl New York valisi, Metropolitan Müzesi’nin başındaki Emily Raferty’yi, NYC & Company adlı şirketin yönetim kurulu başkanı yaptı. Şirket, New York'un pazarlanması ve turizmin örgütlenmesi için çalışıyor.

 

Hans Haacke, “Lessons Learned”, Tate Paperssayı.12 (Güz 2009). Yazının bir bölümünden çevrilmiştir. (Erişim tarihi: 26 Şubat 2018). Yazının ilk bölümü için bkz. Ders Çıkarmak: “Documenta Komplosu”

 

 



[1] David Rockefeller, Memoirs (New York: 2002) s. 452-453.

sanatın özerkliği