Birleşik Krallık'ta orta öğretim kurumlarını bitirme sürecinde öğrencilerin yeterlik sınavına girebilecekleri derslerin arasından Sanat Tarihi'nin çıkarılmasına karar verildi. Üniversitelere girişte de belirleyici olan ve İleri Düzey (A Level) diye adlandırılan seviye sınavlarında 2018'den itibaren Sanat Tarihi olmayacak. Öne sürülen gerekçe, bu dersin sınavlarında cevapları hakkaniyetle değerlendirmenin ve deneyimli hoca bulmanın zorluğu. Bilinen şu ki, zaten pek az devlet okulunda verilen sanat tarihi derslerini alan öğrencilerin sayısı fazla değil (geçtiğimiz yaz sadece 839 kişi) ve dolayısıyla sınavlar pahalıya mal oluyor.[1] Oysa "Okullarda Sanat Tarihi" (Art History in Schools) adı altında, sanat tarihi derslerini Birleşik Krallık'ta her okula yaymak ve öğretmen yetiştirmek için çabalayan bir hayır kuruluşu var ve şimdi bu kuruluş alınan karara karşı "Sanat Tarihini Kurtar" başlıklı bir kampanya yürütüyor.[2]
Sanat Tarihi öğrencileri Ulusal Müze'de.
Sanat Tarihi tartışmaları henüz başlamışken, bu kez de Uygarlık Tarihi ve ardından Arkeoloji derslerinin müfredattan çıkarılacağı açıklanınca, The Guardian gazetesi bunun "kültürel vandallık" olduğunu yazdı.[3] Zaten Antropoloji de bir yıl önce aynı akıbete uğramıştı. Art arda imza kampanyaları başlatıldı. Ulusal Müze'nin direktörü, kararın sonucunda üniversitelerde eğitimlerine bu alanlarda devam edeceklerin sayısının giderek azalacağını öngörüyor. Sanatçı Cornelia Parker öğrencilerin sanat tarihi okuma heveslerinin kırılması bir yana, düpedüz bundan alıkonduklarını düşünüyor. Anish Kapoor'a göre durum daha da vahim: "beşerî bilimler saldırı altında". Sanat Tarihi "yurttaşlık mefhumunu uyandırır, dünyayla ilişki kurmayı öğretir. Tarihe ve bilince dair büyük sorulara yanıt olur. Ve şimdi bunlardan vazgeçiyoruz."[4]
Birleşik Krallık'ta durum böyleyken Türkiye'de ortaöğretimde Sanat Tarihi'nin esamisi okunmuyor. 2015 Mayıs'ında Kültür Sanat Emekçileri Derneği'nin açıkladığına göre toplam 800.000 öğretmen içinde yalnızca 130 sanat tarihi öğretmeni var. Oysa 45 üniversitede her yıl yaklaşık 2000 kişi Sanat Tarihi anabilim dalından mezun oluyor. Bunlardan, kamu kuruluşlarında iş bulabilenlerin sayısı ise 10-15'i geçmiyor.[5] Ayrıca temel bilimler konusunda da aşınma sürüyor. Matematik, fizik, kimya ve biyoloji bölümlerinin devlet ve vakıf üniversitelerindeki kontenjanı 2007'de 19.025 iken, 2015'te bu sayı 7168'e indi. Temel bilimlere ilgi giderek azalıyor, düşürülen kontenjanlara ve eksiltilen bölüm sayılarına karşın, bu bölümlere yerleşenlerin puanları da düşüyor. Nihayet 2015'te YÖK, 11'den az öğrencinin kayıt yaptırdığı bölümleri kapatmaya karar verdi.[6]
Geçtiğimiz yıl Japonya'da da hükümet, hak ettiği kadar ilgi uyandırmayan bir adım atarak, kamu üniversitelerinden toplumsal ve beşerî bilimleri kaldırma kararı almıştı.[7] Her ne kadar en büyük iki üniversite alınan karara uymayı reddetse de, onlarca üniversite bu doğrultuda düzenlemeler yaptı. Üniversitelerde beşerî bilimlere ait bölümlerde, her yerde olduğu gibi, Japonya'da da sol düşünce hâkim ve bu bölümlerin kapatılmaya çalışılması dünyada giderek yaygınlaşan muhafazakârlaşmanın bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Çağdaş Zamanlarda Sanat ve Beşeriyet
Sanat tarihinin ve giderek bütün beşerî bilimlerin tasfiyesi, temelinde Rönesans'la uyanan modernliğin parçalanmasının bir sonucu. 15. yüzyıldan başlayarak studia humanitatis, insanlığın kültürel gelişiminin temeli sayılıyor. 'Hümanizm' bu anlayıştan türüyor. Rönesans âlimleri ve sanatçıları 'hümanist' olarak anılıyor.
Beşerî bilimler, ilgi alanını ve yöntemlerini tabiat bilimlerinden farklılığı üzerinden tanımlıyor. İlk başlarda dil, edebiyat, ilahiyat, felsefe, sanat ve müzikoloji dallarını kapsıyor. Modernliğin ilerlemesiyle, tarih, coğrafya, antropoloji ve toplumsal bilimleri de içeriyor. Daha doğrusu, bu disiplinleri de doğuruyor. Başta sanat olmak üzere, beşerî bilimleri ayırt eden, tabiat bilimlerinde olduğu gibi somut, nesnel bir yarara ve çıkara dayalı olmaması, işlevsel olmaması, uygulanabilir olmaması, deneysel olmaması. Çünkü amacı bizatihi kendi bilgisi. İnsanlığın hakikatinin keşfedilmesi ve özgürleştirilmesi gibi idealleri var. Bu yüzden 'hümanist'. Ve hümanist, yani beşerî idealler, modern toplum bilimler ve siyasal bilimler kadar, siyasal ve sanatsal devrimleri de yönlendiriyor. Modern hukuk, ahlak ve yurttaşlık bilgisi de hümanist ütopyaların ürünü.
Zamanımız 'post-hümanizm' çağı olarak anılıyor. Ve beşerî bilimlerin icadı olan 'toplum' fikri kadar, 'insan' tasarımı da iflas etti. Yani artık dünyanın 'insanlığı' yok. Foucault'nun 1966'da yayınlanan Kelimeler ve Şeyler kitabının son bölümünün başlığı "Beşerî Bilimler". Bu bölümün (ve de kitabın) son cümleleri şöyle: "Düşünce tarihimizle ilgili arkeolojinin açıkça gösterdiği gibi, insan yakın bir zamanın icadı. Ve belki de artık sonuna yaklaşan bir icat... [ve] deniz kıyısında kumlara çizilmiş olan bir yüz gibi silinip gidecek".[8]
Beşerî bilimlerin yüzyıllardır inşa ettiği doğruluk/iyilik/güzellik normlarının, ilkelerinin, ideallerinin artık yeri yok. Piyasanın sanatta olsun, bilimde olsun özerkliğe tahammülü yok. Kendisi için işlevsel olmayan bilgileri temizliyor. Tarihi 'şimdi'ye indirgiyor. Çağdaş zamanlar şimdinin mutlaklığında yaşanıyor. Çağdaş sanat da, modern zamanlarda sanatın kamusal varlığını oluşturan tarih ve eleştiri bilincini siliyor, 'güncel'liyor.
[5] "Yeterli Sanat Tarihi Öğretmeni Yok", Cumhuriyet (26 Mayıs 2015).
[6] "Temel Bilimler Ne Olacak?", Hürriyet (25 Şubat 2016).
[8] Michel Foucault, The Order of Things - An Archeology of Human Sciences (New York: Vintage Books, 1994) s. 387.