/ Sanat-Özgürlük /Eğlence Sarayı’nı İşgal Et

   

 

1968 Noel’inde, Noel Baba kostümü giymiş bir kişi ile bir düzine insan Londra’nın havalı Oxford Caddesi’ndeki Daniel Burnham tasarımı Selfridges süpermarketine hücum etti. Noel Baba ve yardımcıları şaşkına dönmüş müşterilerin gözleri önünde raflardan indirdikleri malları etraftakilere dağıtmaya başladı. Kasiyerlerin müdahalesi üzerine arbede çıktı; gözaltılar oldu ve polis, gözyaşları içindeki çocukların ellerinden parası ödenmemiş oyuncakları ve şekerlemeleri almak zorunda kaldı. Olayın ertesinde, Londralılar, bütçeyi zora sokan bir alışveriş furyası ve gönülsüz kutlamalarla son bulacak anlamsız bir çalışma yılının daha acısını hafifletsin diye icat edilmiş bayramları yerden yere vuran tüketim karşıtı broşürler buldular. Broşür, yeteri kadar çok çalışmadıkları için Noel bayramını hak etmeyen İngilizlere fırça çekiyor ve bu seneki kutlamalarda “neşeli olmakla, aptala yatmakla, gösteri başlar başlamaz kurtlarını dökmekle cezalı...” olduklarını bildiriyordu. Sövgü, harekete geçme çağrısıyla sonlanıyordu:

Bu koca aldatmacayı tuzla buz edelim. Fun Palace’ı (Eğlence Sarayı) işgal edin ve gerçek eğlenceyi başlatın. Hediyeleri gasp edin ve gerçekten verin. Oxford Caddesi’ni ateşe verin ve ateşin etrafında dans edin.[1]

Bu muzır potlaç[2] İngiliz sitüasyonistlerinden ilham alan King Mob adlı topluluğun gerçekleştirdiği pek çok gerilla eyleminden yalnızca biriydi. Topluluk adını, 1780’deki Gordon Ayaklanmaları sırasında “Majesteleri, King Mob [Ayak Takımı Kralı]”un izniyle hapisten kaçan mahkûmlardan alıyordu. King Mob, 1960’ların ikinci yarısında Britanya kültürünü eşek şakalarıyla, müstehcen broşürlerle, poster seferberlikleriyle topa tuttu. Örgütlü bir öncü gruptan çok anonim eylemler gerçekleştiren ve sürekli değişen bir kadro olan King Mob organik bir fikri temsil ediyordu; “analiz sahibi bu sokak çetesi” mizah ve yaramazlıklarıyla Britanya kültürünü ve karşı-kültürünü terörize etti.

 

 

 

King Mob, Stuart ve David Wise kardeşlerle Christopher Gray tarafından kuruldu. David Wise, Newcastle menşeli Icteric adlı derginin editörlüğünü yürütüyordu. Gray ise, Timothy (T.J.) Clark, Donald Nichelson-Smith ve Charles Radcliffe’le beraber Heatwave dergisinin etrafında toplanan ikinci dalga İngiliz sitüasyonistlerin çekirdek grubundandı. Topluluk, 1967’de Fransız sitüasyonistleri ile Black Mask (1966-68) adlı derginin editörlüğünü üstlenen Ron Hanhe ve Ben Morea’nın liderliğindeki Amerikan kolektifi Up Against the Wall, Motherfucker arasında çıkan tartışmanın ardından Guy Debord’un Sitüasyonist Enternasyonal’in İngiliz kanadını tasfiye etmesi üzerine kuruldu. Heatwave, ikinci sayısından itibaren, sitüasyonistlerin şehir planlamacılığına ve gündelik yaşamın gösteri toplumu tarafından iliklerine kadar kodlanmasına yönelttikleri eleştirilerin sözcülüğünü yapıyordu. Ne var ki, İngiltere’deki koşulların Fransa’nınkilerden farklı taktikler gerektirdiğine ve Guy Debord’un doğrudan eylemden çok ‘teorik lafazanlığa’ düşkün olduğuna kani olan Heatwave çevresi, zamanla Motherfucker kolektifinin MoMA, Lincoln Center gibi kurumlara ve Manhattan’ın sanat camiasına karşı yürüttüğü eylemciliğe daha yakın bir tutum benimsedi.

İngiliz sitüasyonistleri ve King Mob, 60’ların neo-avangard pratiklerini daimi bir sağaltma süreci sonucunda değeri saptanan basmakalıp, profesyonelleşmiş bir radikalizm olmakla itham ediyordu. Kısacası; “boku satılabilir kılan sanat”tı. Benzer bir şekilde, sosyal ve politik teori de çoğu zaman insanları eyleme geçmeye teşvik etmektense kültürel bir prestij unsuru, bir ayrıcalık olarak sunduğu muhalefeti meşrulaştırıyordu. Teori, betimleyici bir hal almıştı ve teknolojik rasyonalizme direnmekten acizdi. Estetik de çıkmaza girmişti. King Mob’a göre, tarihsel avangardların tüm potansiyellerinden arındırılmış bir şekilde geri dönmesi Dada’nın en güçlü savlarını köreltmişti: anti-estetizm ve isyan.

King Mob, bir bakıma neo-avangardın sultasına kafa tutmak için yeni yöntemler bulma ihtiyacından doğdu. Vaneigem’ın Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı’nda (1967 [1996]) söylediği gibi, “edilgin bir nihilist” gibi değerlerin ve sanatın ölümüne ağlanıp durmanın bir mânâsı yoktu; yapılması gereken olayları hızlandırmak için harekete geçmekti. “Etkin nihilist, düzenin altüst oluşunu seyretmekle yetinmez. Süreci hızlandırmak ister. Sabotaj, dünyayı yöneten kaosa verilebilecek doğal bir cevaptır.”[3] Vaneigem’den feyz alan King Mob’un başvurduğu taktiklerden üçü daha kapsamlı bir değerlendirmeyi hak ediyor: imgeyi hedef alan grafikler ve aforizmalar; teoriyi hack’lemek; neo-avangardı hicvetmek. Sık başvurdukları taktiklerden biri, karikatürleri ve reklamları saptırmaktı (détourn); “kavram karmaşası yaratarak kargaşa ve şoka” sebebiyet vermek amacıyla buluntu fotoğrafların üzerine imgeyle uyuşmayan şiirsel erotik tiratlar döşeniyorlardı. Fransız sitüasyonistlerin teknikleriyle kimi benzerlikler sergiledikleri halde reklamcılığı baş tacı eden Britanya Pop’unu yerden yere vuruyorlardı. King Mob, Richard Hamilton’ın kolajlarında kullandığı buluntu imgelerden esinlendiğini kabul ediyordu; fakat, “reklam toplayarak” İngiliz hassasiyetlerini tahrik etmek artık mümkün değildi. King Mob ayrıca Pop estetiğine karşı, Black Mask ve The Rebel Worker dergilerindeki görsellerden ve Hollanda Provo hareketinden esinlenmiş açık saçık grafikler ve karikatürler yapıyordu. 

 

 

                        

Binalara yazılıp çizilen sözel saldırılar ve çizimler, David Wise’ın tabiriyle, King Mob’un “anti-teorisini” ifade ediyordu. Tembel okuyucuların edebiyat ve felsefeyi edilgin bir şekilde tüketmesine karşı çıkıyorlardı çıkmasına –bir defasında bir kütüphanenin duvarına “Okuma” diye yazmışlardı– ama doğrudan eylemin düşünceye ihtiyaç duyduğunun da farkındaydılar. Sitüasyonistlerin yedekte tuttuğu düşünürlerin –Marx, Freud, Nietzsche, Bakunin, Breton, Lautréamont ve “Suç, en yüce duyusallık biçimidir” diye yazan De Sade–kışkırtıcı ifadelerini cephaneleri eylemişlerdi. Bağlamından koparılmış aforizmaların kamusal alanı çirkinleştirmek amacıyla devreye sokulmasına “libidinal vandalizm”[4] deniyordu – edimsel ve didaktik ihlal yoluyla arzu keşfediliyordu. Doğrudan kullanım için genellikle fazlasıyla karmaşık olan teoriyi bozguncu ve yaratıcı hacking’e tabi tutmak gerekiyordu. Debord, tıpkı Nietzsche gibi, teorinin iletişimsel potansiyelini açığa çıkarmıştı. King Mob ise, aforizmanın yankılanan etkilerini harekete geçirerek teoriyi, karalama, küfür ve saldırıya varacak kadar radikalleştirdi.

Onların nezdinde modernite bir dizi zihinsel patolojiden müteşekkildi; ilacı da çılgınlık ve ahlaki düşkünlüktü. Şaka yollu olarak, kıyıda köşede kalmış toplumsal sınıflara teorik ve pratik olarak ulaşabilmelerini sağlayacak iletişim hatları açabilmek için “kapsamlı bir Anti-Sosyal Hizmetler ağı” oluşturma niyetlerinden dem vurdular. Bu ağ sayesinde, “sistemin, birleşik bir Refah ideolojisi ve pratiği yoluyla yapısal zaaflarını gizleme girişimleriyle mücadele edebileceklerdi”. Teknolojik toplumun “kısmi rasyonalitesi”yle mücadele etmenin yollarından biri de “bilinçli olarak serkeş bir yaşam biçimi” inşa etmekti.

 

    

 

İngiliz sitüasyonistlerin hiddetinden nasibini alanlar arasında, tüketim-ekonomisinin içi boş toplumsal yenilenme vaatlerinin bir tecessümü olan mimarlık ön sıralarda geliyordu. “Tepeden tırnağa modernize edilmiş bir temerküz kampı” olarak tarif edilen Constant’ın “Yeni Babil”i bile, King Mob’a göre, Provo hareketinin ilk başlarda benimsediği devrimci fikirlerden geri adım atarak reformist yönetime savrulmalarına övgü mahiyetindeydi. Ama, bu muhafazakârlığı ete kemiğe büründüren birileri varsa onlar da Archigram mimarlık topluluğuydu: “Burjuvazinin Playboyları”. King Mob’un nezdinde Archigram’ın kolajları hastalıklı bir şekilde pragmatikti:

Mimarlığın kalıntılarında gözlemlenen teknolojik yönelim de durumu hafifletmeye yetmeyecek. Söylemeye ne hacet, Mimarlık da Öldü. Archicgram’ın Plug-in [Takılıp çıkarılabilir] şehri de, ondan önceki icatları prefabrikasyon gibi bizlere dayatılacak. Ve bir kez daha, bizim hiçbir söz hakkımız olmayacak. Her zamanki gibi, nasıl bir çevrede yaşayacağımıza karar verme hakkı yaşamdan yoksun insanlara emanet edilecek. [...] Sözde komünist ve kapitalist ülkelerdeki standardizasyon, özgür yaratıcılığı zapturapt altına aldı. Hatta, günümüzde statüko, yaratıcılığa bir tür hastalıklı durum gözüyle bakıyor. [...] Düşünün bir, şehrin merkezini ateşe vermek hangi mimarın aklına gelirdi?[5]

Archigram’a duydukları nefret King Mob’un en özgün grafiklerinden birine vesile oldu. David Wise’ın bu çalışması, Dennis Crompton’un “Expendable City” (1963) ve “Computer City” projelerini hicvediyordu. Hedef tahtasında Crompton’un, canlı sanat hayatıyla bilinen işçi mahallesi Newcastle için hazırladığı imar planı vardı. Crompton, Newscastle’ı, birbirine otoyollarla bağlanan iş kulelerinden ve alışveriş alanlarından oluşan merkezî bir iş bölgesine dönüştürmeyi planlıyordu. Wise, Crompton’un imge örgüsünü temellük ederek Newcastle için yeni bir imar planı çizdi. Bu plana göre Newcastle birbirine bağlı bir dizi yeknesak kuleden oluşan, dış dünyadan yalıtılmış yoksul mahallelerden oluşacaktı: “Sub-aryan gettosu”, “yetersiz düzeyde sub-gerzek bölgesi”.

King Mob, Britanya sanatına ve mimarisine (ama aynı zamanda onlara karşı) isyan anlatıları sokarak bu disiplinlerin egemen imge örgüsünü işgal etti. Benimsedikleri Kendin-Yap [DIY] teknikleri, örgütsel hiyerarşiyi ve romantik kahramanlığı reddetmeleri ise, teorik dogmatizmi boşa çıkaran katılımcı militanlıklarının ipuçlarını veriyordu. King Mob’un, zaaflarını, sınırlarını ve yalanlarını teşhir etmek amacıyla egemen imgeleri hiciv yoluyla amansızca ele geçirme projesi raflardan indirilerek yeniden kullanıma sokulabilir. Günümüzde hangi projeleri işgal etmeli?        

 

Britt Eversole’un “Occupy the Fun Palace” başlıklı makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir. Thresholds 41 (Bahar 2013), s. 32-45.

 



[1] Yazarı belli olmayan King Mob ilanı, ‘It was meant to be great but it is horrible’, S. Claus 1968.

[2] Kuzey Amerika yerlileri tarafından kutlanan, zenginlik ve iktidarı sergilemek amacıyla servetin  dağıtıldığı ya da yok edildiği dini bir tören – ç.n.

[3] Raoul Vaneigem, “Desolation Row”, King Mob Echo 1 (1968). Alındığı yer: Traité de savoir-vivre à l’usage des jeunes générations (Paris: Gallimard, 1967).

[4] Wise, “A Hidden History of King Mob (Conclusion)”.

[5] David Wise, “Culture and Revolution” başlıklı konuşmanın dökümü (1967).

sitüasyonizm, kültürel aktivizm, King Mob, sanat/özgürlük