/ Rus Avangardı / Devrimci Karnaval Mimarlığı

1920’lerin başında konstrüktivist tiyatro ve mimarlık, yeni bir toplum inşa etme projesinin parçasıydı. Aleksandr Vesnin “mimarın başta gelen amacı yeni bir hayat tarzı tertip etmektir” diyordu. Eleştirmen Petro Kogan ise “proletarya hayata ve hayatı düzenleyecek kişilere ihtiyaç duyuyor” derken, bir yandan da tiyatronun böyle bir işlevi olduğunu vurguluyordu.[1] Bu yıllarda düzenlenen, binaları ve açık mekânları kullanarak insan kalabalıklarını harekete geçiren karnaval misali devrimci kutlamalar, teatral gösteriyle mimarlığı kavuşturuyordu.

Rusya’da geçmişi pagan festivallerine dayanan, sonraları kilise törenleri ve çarlık merasimleriyle süregiden toplu gösteriler, Devrim sonrasında düzenlenen kutlamalarda bütün bir kenti içine alan kitlesel tiyatrolara dönüştü. Bunların bir kısmı karnaval niteliğinde, Dionizyak, kendiliğinden ve özgür ‘halk festivalleri’ idi, bir kısmı ise devlet ve iktidar sahnesi olarak kurulan ve mit yaratma vizyonuyla kurgulanan anıtsal törenlerdi.[2] Mayakovski’nin tabiriyle, “sokakları fırçaya, meydanları palete dönüştüren” bu büyük gösteriler, konstrüktivist tiyatrocular için kuşkusuz son derece kışkırtıcıydı, başta Devrim sonrasında Sovyet tiyatrosunun yönetimine getirilen Meyerhold için.[3] Kendilerini ‘fütüristler’ olarak adlandıran avangard sanatçılar ve şairler, yeni bir sosyalist kültür oluşturma sürecine katıldılar. Sanatçı, sosyalist düşüncenin aktarıcısı oldu. Bu süreç sanatçının bir ajitatör olarak harekete geçmesi için zemin oluşturdu.[4] Heyecan verici bir dönemdi. 1 Mayıs’larda, Ekim Devrimi’nin yıldönümlerinde sanatçılar, tüm yokluklara karşın sokakları donattılar; mimarlığı, resmi, heykeli, müziği, tiyatroyu birleştiren şenlikler düzenlediler. Böylece sanatı kendi içine kapalı bir disiplin olmaktan çıkardılar.

Kübist, süprematist ve konstrüktivist eserleriyle bilinen Rus sanatçı ve tasarımcı Liyubov Popova ile mimar ve ressam Aleksandr Vesnin, 1921’de Moskova’da Üçüncü Enternasyonal’in toplanması vesilesiyle böyle bir kitlesel kutlama için bir proje ürettiler: ‘Sovyetlerin Mücadelesi ve Zaferi’. Kaynak bulunamayınca uygulanamadan kalan proje gerçekleşseydi, bu gösteriye binlerce kişi katılacaktı. Kalabalıklar, Kodinka Meydanı’nın bir tarafına kurulacak ürkütücü bir kapalı mekân olarak tasarlanmış Kapitalizmin Kalesi’nden çıkıp, meydanın öteki ucunda inşa edilecek ve açık, iskelet konstrüksiyonlu bir yapı olarak kurgulanmış olan Geleceğin Kenti’ne doğru akacaktı. Kodinka Meydanı, o tarihten tam 25 yıl önce, 1896’da Çar II. Nikola’nın taç giyme töreninin yaklaştığı günlerde düzenlenen bir şenliğin de alanıydı. Bu amaçla meydanda eğlence çadırları, tiyatrolar, birahaneler ve yiyecek satan tezgâhlar kurulmuştu. Ancak bir gecede toplanan beklenmedik kalabalık kontrol edilemeyince çıkan kargaşada 1389 kişi ezilerek ölmüş, bir o kadar insan da yaralanmıştı. II. Nikola’nın bu felaketi görmezden gelip, o gece verilecek baloyu iptal etmemesi halk nezdinde infial uyandırmıştı.[5] Popova’yla Vesnin’in teatralleştirilmiş resmi geçidi, kitlesel ölümlerle ilişkilenen bu geçmişi arkada bırakacak, Kapitalizmin Kalesi yıkılacak; Geleceğin Kenti’yle başlı başına hayat kutsanacaktı. İki strüktürün arasındaki boşlukta çaprazlamasına gerilmiş telleri zeplinler havada tutacaktı. Ve bu tellere sloganlar asılacaktı. İzlemeye gelecekler bir yana, göstericiler ciddi bir kalabalık oluşturacaktı çünkü 200 atlı ve 2300 piyadenin yanı sıra, askerî okul öğrencileri, sporcular, bandolar ve korolar temsile katılacaktı; ayrıca, 16 top, ışıldaklarla donatılmış beş uçak, zırhlı araçlar ve tanklar.[6] Bunlar umut dolu ve güçlü yeni toplumun göstergeleriydi ama yine de reddedilen geçmiş ile arzulanan gelecek arasında kat edilmesi gereken bir boşluk vardı. Kalabalıklar sanki bunun için oraya toplanacak; gösteri sembolik olarak bu geçişi sahneleyecekti.

 

Popova ve Vesnin, ‘Sovyetlerin Mücadelesi ve Zaferi’ için proje. Sol tarafta Kapitalizmin Kalesi, sağda Geleceğin Kenti, 1921.

 

Kapitalizmin Kalesi’nin maketi, 1921.

 

Geleceğin Kenti’nin maketi, 1921.

 

Çizimde ve makette göründüğü kadarıyla, Kapitalizmin Kalesi birtakım kulelerden, kübist formlu yapılardan oluşuyordu. Tasarlandığı gibi uygulansa, Kale gösteri sırasında önce dumanlara gark olacak, tankların hücumuna uğrayacak, alev makineleriyle tutuşturulacaktı ve nihayetinde gerisinde bir fabrika şekli belirecekti. Üzerine ise bir slogan yansıtılacaktı: “İşçilerin elleriyle üretilenleri, işçilerin ellerine bırakın!”[7] Geleceğin Kenti, Kale’nin tam aksi nitelikteydi. Açık iskelet yapısı sayesinde, çember formlarının gerisinde ne varsa görülebilecekti, tıpkı dönme dolaplar gibi. Bu sayede makineyle panayırı biraraya getiren bir hareket, bir dinamizm oluşacak; proletaryanın mekanize kenti bir karnaval havasına bürünecekti. Olmadı. Popova ve Vesnin, Komintern’in Üçüncü Kongresi’ne katılacak delegeleri karşılamak üzere Kızıl Meydan için pek de dramatik olmayan, gösterişten uzak bir dekor tasarlamakla yetinmek zorunda kaldılar. 

 

Geleceğin Kenti’nin maketi Popova’nın atölyesinde, 1924 (fotoğraf: Aleksandr Rodçenko).

 

 

 



[1] Aktaran Cathy Turner, Dramaturgy and Architecture: Theatre, Utopia and the Built Environment (Basingstoke: Palgrave Macmillan, 2015) s. 84.

[2] Aktaran Ali Artun, Sanatın İktidarı-1917 Devrimi, Avangard Sanat ve Müzecilik (İstanbul: İletişim SanatHayat, 2015) s. 95. Ayrıca, Arseni Avraamov, “Sirenler Senfonisi”, e-skop (14 Aralık 2015), http://www.e-skop.com/skopbulten/rus-avangardi-sirenler-senfonisi/2734.

[3] Christian Lodder, Russian Constructivism (New Haven ve Londra: Yale University Press, 1987). s. 48 ve Ali Artun, a.g.e.

[4] Christian Lodder, a.g.e., s. 47-48. ‘Fütürist’ tabirinin İtalyan fütüristleriyle bir alakası yoktu; Devrim sonrasındaki yıllarda kapsayıcı bir tabir olarak kullanılıyordu.

[5] Cathy Turner, Dramaturgy and Architecture, s. 94.

[6] A.g.e., s. 95.

[7] Aktaran, a.g.e., s. 96.

konstrüktivizm, Rus avangardı