/ Pasajlar / Devrimden Sonra

 

Köylülere, özellikle de kadınlara, komşu köyün adını sorduğunuzda genelde bilmezler.

Alınyazıları onları ineğin böğürtüsüyle kulübelerine mahkûm etmiştir.

Devrimden önce, bedbaht süngerlerin denizin dibine mahkûm olması gibi biz de alınyazımıza mahkûmduk.

Doğarsın; bağlanırsın. Tesadüf eseri bir mesleğe girer, ömür boyu o işi yaparsın. Hayatını memur ya da sigortacı olarak geçirmiş nice büyük şair vardır.

Kapitalist toplumda alınyazısı dediğimiz bu büyüleyici şey karmakarışık edilmişti.

Ama sonra, devrim sırasında, alınyazısı kalmadı.

Canınız istediğinde, Kızıl Donanma mensuplarına suflörlük dersi verebilir veya bir hastanede ritim teorisi üzerine konuşma yapabilirdiniz – muhakkak dinleyici bulurdunuz. İnsanlar ilgiliydi.

Dünya yelken açmış, fora etmişti.

Otuz dört yaşındayım ve o yılların çoğunu hatırlıyorum.

Gece nöbetleri ve sokaklardaki devriyelere rağmen, şehir aç ama özgürdü.

Buluşlarımız o günlerin eseridir; o rüzgâr tüm yelkenleri şişirmeye yetmişti.

Dostoyevski, Jerome K. Jerome –huzur içinde yatsınlar– ve Merejkovski –hâlâ huzur bulamadı– hepsi de sosyalizmin can sıkıntısı olduğunu söylemişti.

Bir görgü tanığı olarak bunu yalanlayacağım.

Bir hayat kurma ve onu düzene sokma gereğinin yol açtığı hoşnutsuzluğu arkamızda bırakmıştık; şimdi bakıyorum, mutluymuşuz da.

Aurora’nın[1] topları altındaki bu fikir özgürlüğü âlemini sağlama almak için tek eksiğimiz, karbonhidrat ve proteindi.

 

Viktor Şklovski’nin “Ten Years” (1927) adlı metninden pasajlar, Viktor Shklovsky: A Reader içinde, ed. ve çev. Alexandra Berlina (New York ve Londra: Bloomsbury).



[1] 7 Kasım 1917’de Aurora savaş gemisinden yapılan top atışı, Kışlık Saray’a saldırının sinyalini vermişti – ç.n.

pasajlar