/ Pasajlar / Astragan Edebiyatı

Viktor Şklovski ve Vladimir Mayakovski. Norderney, Almanya, 1923. Fotoğraf: Ossip Brik 

 

Günümüz yazarları bir an evvel edebiyat çevresine dahil olmaya çalıştığı müddetçe, kendilerinden önce yaratılmış eserleri geride bırakma derdinde oldukları müddetçe, astragan kürk imalatıyla iştigal ediyoruz demektir: astragan elde etmek için, gebe bir koyun, yavrusunu düşürünceye dek dövülür, ondan sonra kuzunun derisi yüzülür.

Profesyonel bir yazar olmak, […] ancak birkaç yıllık yazma sürecinden sonra, yani yazmayı öğrendikten sonra mümkün olabilir, hatta böyle olması şarttır. Mesela Dickens sonunda romancı olmadan önce hamallık, kâtiplik, gazetecilik yapmıştır. Ayrıca yazar olduktan sonra bile, nesir yazarlarının da şairler gibi kimi zaman yıllar boyu sessiz kaldıklarını unutmamalısınız. Aleksandr Blok, Fet, Gogol, Maksim Gorki – hepsinin de böyle ölü dönemleri olmuştur. Hayatınızı öyle inşa etmelisiniz ki, yazamadığınız zamanlarda yazmadan yaşayabilesiniz.

[…]

En eski dilin hangisi olduğunu bulmak isteyen bir kralla ilgili bir efsane anlatılır. Kral iki bebek almış ve onları, ekmeklerini götüren çoban dışında hiçbir insanla temas etmeyecekleri bir yere götürtmüş. Çocuklar büyüdüklerinde çobanı “Bekos, bekos!” diye bağırarak karşılamaya başlamışlar, Frig dilinde “ekmek” demekmiş bu. Bunun üzerine en eski dilin Frigce olduğuna hükmedilmiş. Gelgelelim, çoban bu çocukların yanına gittiğine göre, beraberinde pekâlâ keçileri de olabilirdi, o zaman belki de çocuklar aslında “bekos” demiyordu da keçilerin melemesini taklit ediyordu.[1]

Bağımsızca yazmak için kendini diğer yazarlardan ayırmak isteyen bir yazar, sonunda keçilerin melemesini taklit eder; taklitten kaçınmış olmaz, olsa olsa en kötüsünü taklit etmiş olur.

 

Viktor Shklovsky: A Reader içinde, ed. ve çev. Alexandra Berlina (New York ve Londra: Bloomsbury) s. 181, 183.



[1] Şklovski hikâye konusunda kaynak vermiyor, ancak bu versiyon ve açıklama muhtemelen (belki dolaylı olarak) Herodotos’un Tarih’ine dayanıyor: Herodotos bir anekdotta Mısır firavunu I. Psammetikos’un yaptığı dilsel yoksunluk deneyini anlatır – İng. çevirenin notu. [Herodotos’taki hikâye şöyle: “Psammetikos, soruşturmalarına rağmen, dünyaya ilk gelen insanların kimler olduğunu bir türlü öğrenemeyince, şu anlatacağım çareye başvurdu: Bir çobana, rasgele iki tane yeni doğmuş çocuk verdi, bunlar ağıla konacak ve şöyle büyütülecekti: Çocukların yanında kimse ağzını açıp tek söz söylemeyecekti; ayrı bir odada kendi başlarına büyüyeceklerdi; çoban, belli saatte keçileri alıp yanlarına götürecek süt içirip iyice doyuracak, sonra kendi işlerine bakacaktı. Psammetikos'un böyle yapmasının ve bu emri vermesinin nedeni, çocukların viyaklamalar çağını aştıktan sonra ağızlarından çıkacak ilk sözü yakalamaktı; gerçekten de öyle oldu. Üzerinden iki yıl geçince, bir gün çoban kapıyı açıp içeri girdi, önünde diz üstü duran iki çocuk, ellerini uzatarak, 'Bekos!' diye bağırdılar. […] Psammetikos […] herhangi bir şeye bekos adını vermiş olan insanların kimler olduklarını araştırmaya koyuldu; araya taraya Phrygialıların ekmeğe bekos dediklerini öğrendi. Böylece ve bu ipucuna tutunarak Mısırlılar, Phrygialıların kendilerinden daha eski olduklarını itiraf ettiler”: Herodotos, Tarih, çev. Müntekim Ökmen (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 8. basım 2012) s. 117-118 – ç.n.]

 

pasajlar, Rus avangardı