Nazilerin Yok Etmek İstedikleri Modernist Sanatın Kayıp Başyapıtları Münih'te Ortaya Çıktı

5/11/2013 / skopbülten

1930'larda Nazilerin ele geçirdikten sonra yok ettikleri düşünülen 1500 modernist başyapıt, hiç beklenmedik bir yerden, Münih'te mütevazı bir apartman dairesinden çıktı. Toplam değeri yaklaşık 1 milyar sterlin olarak tahmin edilen ve aralarında Picasso, Renoir, Matisse, Chagall, Klee, Nolde, Franz Marc, Otto Dix, Kokoschka, Ernst Ludwig Kirchner ve Max Liebermann'ın de olduğu bu muhteşem koleksiyona ait resimlerin, müttefik güçler 1945'te Dresden'i bombaladıklarında alevlere kurban gittiklerine inanılıyordu. Bu resimlerin pek çoğunun asıl sahipleri Yahudiydi ve Empresyonist, Kübist ve Modernist yapıtları "dejenere" olarak damgalayan Naziler savaş sırasında bunlara el koymuştu.  

Neredeyse 70 yıldır karanlık bir odada çok kötü koşullar altında saklı tutulan bu resimlerin keşfedilmesini sağlayan ise, İsviçre'den Almanya'ya dönmekte olan bir adamın şans eseri gümrük kontrolüne takılması olmuş. Bu adamın kimliği de bir hayli ilginç, kendisi, II. Dünya Savaşı döneminde Nazilerin sözde dejenere olan tüm yapıtların sorumluluğunu verdikleri müze yöneticisi, sanat tüccarı ve tarihçisi Hildebrandt Gurlitt'in münzevi oğlu Cornelius Gurlitt. Gurlitt'in yaşamı boyunca hiç çalışmamış olması, belli bir gelir kaydı bulunmayışı, soruşturmanın derinleştirilmesine neden olmuş ve evine düzenlenen bir operasyonda, bu kıymetli koleksiyon tarihi geçmiş fasulye ve meyve konservelerinin ardında istiflenmiş bir halde bulunmuş. Cornelius'un babası bu resimleri zamanında neredeyse yok pahasına satın almış ve ölümünün ardından da oğluna miras kalmış. Cornelius da dikkat çekmemek için her defasında yalnızca birkaç parçayı gizlilik içinde satarak sırrını korumayı başarmış.

 

  

Resimlerin bulunduğu apartman ve Cornelius'un babası Hildebrandt Gurlitt

 

   

Max Beckmann'ın Aslan Terbiyecisi ile Matisse'e ait portre

 

Hildebrandt Gurlitt, 1933'te Naziler iktidara geldikleri sırada Almanya'nın en saygın sanat tarihçilerinden biriydi; 1925 yılında da König Albert Müzesi'nin ilk yöneticisi olmuştu. Tam bir modern sanat hayranıydı ve bu nedenle ilk başlarda Naziler ondan nefret etmişti. Büyükannesinin bir Yahudi olması nedeniyle zulme uğramış ve müze yöneticiliği görevine de rejim tarafından son verilmişti. Ancak Nazilerin ona ihtiyacı da vardı, çünkü Nazi Almanyasında, hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki koleksiyonerlerle onun kadar güçlü bağlantılara sahip başka bir kişi daha yoktu. Gurlitt'in dejenere sanat yapıtlarını nakte çevirmesi emrini ona veren kişi, bizzat Goebbels olmuştu. Bu görevi gayretkeş bir çabayla yerine getirdikten sonra da, Hitler'in Avusturya'nın Linz kentinde açmayı planladığı üstün sanat müzesinin müstakbel yöneticisi olarak ödüllendirilmişti. Focus'un yaptığı özel habere göre Gurlitt yüzlerce yapıtı kelepir fiyata satın almış ve Dejenere Sanat sergisi ardından düzenlenen başka sergilerin de sorumluluğunu üstlenmişti.

Naziler,  II. Dünya Savaşı boyunca neredeyse tüm Avrupa'yı yağmalamış, SS askerleri girdikleri evlerin duvarlarında değerli buldukları ne varsa söküp almış ve Almanya'ya getirip liderlerinin ayaklarına sermişlerdi. Ancak nadide sanat yapıtları ile Yahudiler için başlatılan sürek avı, Yahudi sanat tüccarlarlarıyla rüşvet ilişkisine dayanan yeni bir ticaret kolu yaratmıştı. O dönem Avrupa'da en değerli sanat yapıtları, onlarca yıldır sanat danışmanlığı yaparak geçimlerini sağlayan Yahudi sanat tüccarlarına emanetti. Hitler yalnızca üstün Alman insanının idolleştirildiği romantik resimleri beğeniyordu. O ve propaganda bakanı Josef Goebbels aralarında Matisse, Picasso, Dali ve van Gogh'un olduğu yaklaşık 20,000 "dejenere" yapıta el konulması talimatını vermişlerdi. Bunların büyük bölümü 1937'de Münih'te açılan Dejenere Sanat sergisinde yer almıştı. Serginin açılışında sevmemeleri gereken şeyin tam olarak ne olduğunu görmek isteyen on binlerce Alman uzun kuyruklar oluşturmuştu. 1939'da ise yaklaşık 4000 tanesi Berlin İtfaiyesi önünde yakıldı. 1941 yılına gelindiğinde ise, Yahudi koleksiyonerler ellerindeki Picasso, Matisse ve Renoir gibi klasikleri yok pahasına satmaya zorlandılar. Onlara verilen rüşvet ise, canlarının bağışlanması ve ülke dışına emniyetli bir biçimde çıkmalarının sağlanmasıydı.

 

Dejenere Sanat Sergisi, 1937

Almanların sakladığı ve Amerikan askerlerinin bulduğu resimlerden biri

 

Gurlitt savaş bittikten sonra, Kaitzer Caddesi'ndeki aile evinden bulunan koleksiyonun 1945'te Dresden'e düzenlenen bombalı saldırı sonucunda yok olduğunu iddia etmişti. Yahudi kökleri ve Naziler hakkında daha önce dile getirdiği olumsuz görüşleri nedeniyle müttefikler onu bir kurban olarak görmüş ve Yahudileri koleksiyonlarını üç kuruşa satmaya zorlayan biri olduğundan hiç şüphelenmemişlerdi. Gurlitt, 1956'da bir araba kazasında yaşamını yitirene dek sanat ticareti yapmayı sürdürmüştü.

Yine Focus dergisindeki habere göre, Gurlitt'in koleksiyonundan 200 veya 300 tanesi Dejenere Sanat sergisinde yer almış resimler. Geriye kalanlar da, canlarını kurtarmak için bir an evvel yurtdışına çıkmaya çalışan Yahudilerden üç kuruşa satın alınanlardan oluşuyor. Ele geçirilen resimler şimdi Münih civarındaki bir gümrük ofisinin güvenlik biriminde saklanıyor.

Daily Mail gazetesinin sanat eleştirmeni Robin Simon'a göre bu koleksiyon, II. Dünya Savaşı sonrası oluşan kaos ortamından kurtarılan en önemli yapıtları içeriyor ve sanat dünyasını yıllardır meşgul eden "O kadar resim nereye kayboldu?" sorusu da nihayet yanıtlanmış görünüyor. Desenler, yağlıboyalar, gravürler ve suluboyalardan oluşan yapıtların gerçek sahiplerini bulabilmek için incelemelerini sürdüren soruşturma ekibi, koleksiyon içeriğinin ayrıntılarına dair henüz kamuya net bir açıklamada bulunmadı. Ancak Cornelius'un resimlerin gün ışığına çıkmasından kısa süre önce bir müzayede evi aracılığıyla Alman sanatçı Max Beckmann'a ait Aslan Terbiyecisi'ni 750,000 sterline sattığı bilgisi doğrulandı. Belli olan bir diğer resim de aslen Yahudi sanat tüccarı Paul Rosenberg'e ait olduğu bilinen Matisse'in bir kadın portresi. Rosenberg, 1940'ta Naziler Fransa'yı işgal edince, Paris'ten kaçmış ve koleksiyonunu ardında bırakmak zorunda kalmıştı. Öte yandan eğer resimlerin asıl sahipleri bulunamazsa –çünkü Cornelius'un babası bunları komik bir fiyata da olsa ailesinden kalan parayla topluca almıştı– pek çoğu Cornelius'a iade edilecek.

Bu arada Cornelius Gurlitt'e ismini veren dedesi, mimar ve mimarlık tarihçisi Cornelius Gurlitt (1850-1938), Barok sanat üzerine araştırmaları başlatan tarihçi olarak biliniyor. Dresden Teknik Üniversitesi'nin rektörü ve Alman Mimarlar Birliği'nin kurucusu olan Gurlitt, İstanbul'un mimarlık sanatını konu alan Die Baukunst Konstantinopels başlıklı iki ciltlik kitabın da yazarı. 1925'de Berlin'de yayınlanan kitap 1999'da İstanbul'un Mimari Sanatı adıyla Türkçeye çevrildi. [NÖ]

 

Kaynaklar:

http://www.dailymail.co.uk/news/article-2486251/Discovered-Billion-pound-art-collection-seized-Nazis-ordered-destroyed-discovered-rotting-food-dishevelled-Munich-apartment.html

http://www.focus.de/kultur/kunst/tid-34481/schatzfund-in-muenchen-so-lebte-cornelius-gurlitt-der-nazi-schatz-messi-von-schwabing_aid_1147692.html