İstanbul Damien Hirst'ü Kurtarır mı?

10/1/2013 / skopbülten

Geçtiğimiz haftalarda sanat piyasası Damien Hirst ile uzun yıllardır kendisini temsil eden Gagosian Gallery’nin yollarını ayırdıkları haberini konuşuyordu. Geçen sene Hirst’ün “burgu” resimlerini dünyanın 11 farklı ülkesinde aynı anda sergileyen Gagosian’ın bu eşi görülmemiş hamlesinden sonra bu ayrılık kararı haliyle herkesi şaşırttı. Öte yandan, Hirst’ün eserlerinin müzayede piyasasında ciddi bir düşüşe geçtiği, Hong Kong gibi yeni sanat piyasalarında daha fazla rağbet gördükleri de biliniyor. Anlaşıldığı kadarıyla, ne Gagosian’ın eşzamanlı küresel sergisi, ne de yine geçen sene Tate Modern’da açılan şaşaalı retrospektif, Hirst’ün “seri imalat” eserlerinin değer kaybetmesini engelleyebilmiş (her iki serginin de piyasada zaten kan kaybetmekte olan Hirst’ün eserlerine değer “zerk etmek” üzere, koleksiyonerlerin ve yatırımcıların baskısıyla düzenlendiğine işaret eden bir analiz için bkz. e-skop, “Damien Hirst ve Sanat Piyasasındaki Büyük Soygun”).

İşte tam da bugünlerde Portakal Sanat ve Kültür Evi Türkiye’deki ilk Damien Hirst sergisini gerçekleştiriyor. Müzayede evinin web sitesinde “çağdaş sanatın en sansasyonel temsilcisi”[1] olarak nitelenen Hirst’ün burgu, benek ve ilaç serilerinden 30 eser, 11-31 Ocak günleri arasında satışa sunulacak. Abigail Esman’ın, bu sergi vesilesiyle 8 Ocak’ta Artinfo’da yayınlanan “İstanbul Damien Hirst’ü Kurtarabilir mi?” başlıklı yazısına bakılırsa, Hirst’ün Türkiye sanat piyasasında ne kadar rağbet göreceği şaibeli:

 

Gagosian’dan sonra hayat var mı? Hirst için, olabilir. Bu sorunun cevabını kısa bir süre sonra öğreneceğiz: Portakal Sanat ve Kültür Evi’nde bu Cuma günü açılacak İstanbul’daki ilk Hirst sergisinden sonra.

[…]

Dünya çapında tanınmış sanatçıların eserlerinin nadir olduğu ve çoğunlukla sadece müzelerde görülebildiği bir şehirde, Hirst sergisi büyük ilgiyle –ve spekülasyonlarla– karşılandı. Marlborough ve Lehmann-Maupin gibi devlerin Türkiye sanat piyasasına sızmış olmasından zaten rahatsız olan kimi galericiler, serginin yeni bir Gagosian istilasının emaresi olabileceğinden endişeli. Son günlerde düzenlenen AICA kongresine katılan bazı eleştirmenler ise, sadece Hirst’e değil, hayranlarına da alaycılıkla yaklaşıyor. Örneğin, sergi hakkındaki görüşü sorulduğunda Ayşegül Sönmez şöyle cevap veriyor: “Eserlerin bir müzayede evinin galerisinde sergileniyor olması, sanatın artık spekülasyona ve müzayede evlerine bağımlı olduğu günümüz kültür endüstrisinin sembolü haline gelmiş bir sanatçı olan Hirst için gayet uygun.”

Koleksiyonerler de sergiye kuşkuyla yaklaşıyorlar: Türkiye dışından sanatçıların eserlerini de satın alan az sayıdaki koleksiyonerden biri “Sergiye gitmeyi bile düşünmüyorum,” diyor. […]

Fakat (isminin yayınlanmasını istemeyen) bir galerici, serginin Türkiyeli sanat tutkunları tarafından büyük rağbet göreceğini düşünüyor: “Türkler kitsch’e bayılır.”

 

Son zamanlarda çağdaş sanat piyasasının, sadece eleştirmenlerin değil, o piyasayı bizzat yaratmış ve yönlendirmiş Charles Saatchi gibi koleksiyoncu/spekülatörlerin de ağır saldırısı altında olduğu düşünüldüğünde, Damien Hirst gibi sanatçıların Batı’da değer kaybına uğraması ve daha taze piyasalara açılmaları şaşırtıcı değil. Günümüzde Damien Hirst’ün eserlerinin en büyük koleksiyoncusu, kendisini keşfedip bugünlere getiren Charles Saatchi değil, Katar emiri Es-Sani; zaten geçen yıl Tate Modern’da düzenlenen retrospektifi de Katar Müzeler İdaresi’nin sponsorluğuyla açılmıştı. Abigail Esman, İstanbul’daki serginin Hirst piyasasını kurtarıp kurtarmayacağı şimdilik meçhul olsa da, Hirst’ün, fuar atılımlarına rağmen uluslararası çağdaş sanat piyasasına yelken açmakta zorlanan İstanbul’u ‘kurtaracağının’ kesin olduğunu söylüyor (İnsanın aklına ister istemez, ekonomik kriz içindeki ülkelere dayatılan “kurtarma paketleri” geliyor). Batı’daki çağdaş sanat piyasasının daha fazla sindiremeyerek dışına attığı ‘sanat fazlası’na Türkiyeli sanat ‘tutkunları’nın ne kadar değer biçeceğini ise hep birlikte göreceğiz. [EG]

 

 



Damien Hirst