Estetik Filozofu İsmail Tunalı’yı Kaybettik

21/12/2015 / skopbülten

İsmail Tunalı (1923-2015) Viyana Üniversitesi’nde felsefe, estetik, psikoloji ve sanat tarihi doktorası yaptı. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde profesör oldu. Çalışmalarında, estetiği bir felsefe bilimi olarak kurmaya yöneldi. Bu yolda, Poetika (Aristoteles), Estetik (Croce), Soyutlama ve Özdeşleyim (Worringer) gibi temel bazı eserleri Türkçe’ye çevirdi; Felsefenin Işığında Modern Resim, Grek Estetiği, Sanat Ontolojisi, Croce Estetiğine Giriş ve Marksist Estetik gibi kitaplar yazdı, estetik ve sanat felsefesi üzerine çok sayıda makale yayınladı. Prof. Tunalı, İstanbul Üniversitesi, Mimar Sinan, Yeditepe ve Marmara üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı.

Aşağıda İsmail Tunalı’nın Estetik (Cem Yayınevi, 1979) adlı kitabından pasajlar sunuyoruz, s. 13-15; 140-141 (başlıklar bize ait).  

 

    

 

Baumgarten ve Estetiğin İcadı  

Estetik dediğimiz bilime bu adın verilmesi, oldukça yakın bir tarihe geri gider. Estetik dediğimiz bilimi kuran ve ona bu adı veren [...] Alexander G. Baumgarten’dir (1714-1762). A. G. Baumgarten, 1750-1758 yıllarında yayınladığı Aesthetica adlı yapıtıyla, ilk kez böyle bir bilimi temellendirir, onun konusunu belirler ve bu bilimin sınırlarını çizer. [Baumgarten’e göre] estetiği belirlemek isteyen bütün belirleyici elemanlar, bir temel belirleyici motive geri götürülebilir, bu temel belirleyici motiv, cognitio sensitiva’dır. [...] Aesthetica’da cognitio sensitiva kavramını şöyle tanımlar: “Açık ve seçik şeylerin ötesinde bulunan tasavvurlar bütünü”. Estetik, açık ve seçik olmayan bir bilginin, sensitiv (duyusal) bilginin bilimi olarak tanımlandığına göre, açıklık ve seçiklik, estetik bilginin ölçüsü değildir; açıklık ve seçiklik, intellektiv (zihnî) bilginin ölçüsüdür. Sensitiv, yani estetik bilginin özelliği, açık ve seçik olmak değil, tersine açık ve seçik olmama, bulanık olmadır. Intellektiv bilgi, lojik bilgidir; lojik’in ödevi, açık ve seçik tasavvurların ilgi ve bağlılığını, onların doğruluğunu araştırmaktır. İmdi, buradan şöyle bir soru doğar: Acaba, cognitio sensitiva’yı araştıracak bir bilim olamaz mı? Baumgarten’e göre, böyle sensitiv tasavvurları araştıracak bir bilimin varlığı zorunludur. Ve böyle bir bilim estetik olacaktır.

 

Schiller ve Güzelliğin Özgürlüğü

Kant için salt teorik bir kavram olan güzel’in, Schiller için insanın gelişmesi, insanın kültürce biçim kazanması ve insanın insansallaşması için çok önemli bir eğitsel görevi yüklendiğini görürüz. Bunu Schiller en önemli felsefe yapıtı olan İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar adlı yapıtında ele alır. [Kant’a göre] güzellik, aklın (özgürlüğün) görünüşte (duyularda) ortaya çıkmasıdır. [...] İnsanın bu iki yanına iki içtepi karşılıktır: doğa (duyu) yanına duyusal-madde içtepisi, akıl yanına biçim içtepisi. Bu iki içtepi, ait oldukları doğa ve aklın birbirine karşıt olması gibi karşıttırlar, hatta böyle karşıt iki kuvvetirler. Ne var ki, insan varlığı yalnız bu iki kuvvetin egemenliği altında olsaydı, bu iki içtepinin karşıt kuvvetlerinin sürekli bir çatışma olurdu. Ama, insan varlığını böyle bir çatışma alanı olmaktan, böyle bir düzensizlikten kurtaran, onun sahip olduğu bir üçüncü içtepidir: oyun içtepisi. [...] Güzellik, insanın ve insan eğitiminin biricik ereğidir. Çünkü güzellikte tek başlarına insanı egemenliği altına almak isteyen madde içtepisi ve biçim içtepisi bir uyum içinde birleşirler, her ikisinin zorlayıcı gücü oyun içtepisinin özgürlüğünde ortadan kalkar. Böyle bir insan, artık estetik bir insandır. Estetik insan oynayan insandır ve biricik oynayan varlıktır, özgür bir varlıktır. [...] Schiller’in “Güzellik, görünüş içindeki özgürlüktür” sözü bu anlamda anlaşılmalıdır. [...] Schiller’e göre, özgürlük, aklın, ahlakın dünyasında değil, [...] oyun içtepisinin objesi olan güzellikte bulunur. Güzellik, canlı-biçim olarak  bize ne moral ne de düşünsel olarak herhangi bir şey sağlamaz, ama ancak “güzellikte biz sonsuzluğa ulaşabiliriz”.