Atina’da Documenta: Kültürel Kolonizasyon, Sömürü ve Riya

Documenta 14 ekibi. Önde, soldan ikinci, sanat direktörü Adam Szymczyk.

 

Documenta 14, Learning from Athens/Atina’dan Ders Almak başlığıyla ilan edildiği ilk günden beri hem Yunanistan’da hem de uluslararası camiada ciddi eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştirilerden en ağırı, eski Yunanistan Maliye Bakanı Yannis Varufakis’ten geldi. Varufakis, 6. Moskova Bienali’nde yaptığı konuşmada d14’ü “zengin Amerikalıların yoksul bir Afrika ülkesini gezmeye gitmesine” benzetti.[1]

d14’ün Yunanistan’a gelmesinden önce, ortada kimsenin üzerinde konuşmak istemediği iki konu vardı. Birincisi, Almanya ile Yunanistan arasında yaşanan ve Alman basınının propagandalarıyla körüklenen düşmanca ilişkilerdi. Avrupa Birliği’nden sürekli para isteyen “tembel, açgözlü Yunanlar”, şimdi “Atina’dan ders almak” istediğini ilan ederek kendini davet ettiren Almanya menşeili bir sergiye ev sahipliği edeceklerdi. Ülke halkının bir yandan gururu okşanmıştı, ama böyle iddialı bir girişime ev sahipliği etmeye yetecek altyapıya sahip olmadıkları için de telaşa kapılmışlardı. 2004 Olimpiyat Oyunları’nın açtığı yaralar hâlâ kapanmış değildi.

 

Alman Focus dergisinin kapağında hareket çeken Milo Venüsü. Manşet: “Avro ailesinin dolandırıcıları”. Kaynak: www.spiegel.de

 

Ortadaki ikinci konuysa, Varufakis’in değindiği kültürel kolonizasyon sorunuydu. Bazı Atinalı sanatçılar, şehrin duvarlarına boyadıkları şablonlarla tepkilerini gösterdiler: “Sevgili Documenta, senin kültürel sermayen artsın diye kendimi egzotikleştirmeyi reddediyorum. Sevgiler, yerli halk."

D14, alternatif ekonomi modelleri, gönüllü çalışma ve Kendin-Yap modeli sergilerle güç bela ayakta kalmaya çalışan bir sanat ortamına ayak bastı. Bugün, sekiz senelik ekonomik gerilemenin ardından, Yunanların yüzde 37,1’i yılda 10 bin avronun altında gelire sahip ve resmî işsizlik oranı yüzde 23’e varmış durumda. Bu yüzdeye sanat emekçilerinin çoğunluğu da dahil. Daima güvencesiz çalışma esasıyla, çoğunlukla da gönüllü çalışma ve stajyerlik üzerinden işleyen Atina Bienali bu açıdan iyi bir örnek. Küçük çaplı kurumlar da aynı şekilde gönüllü çalışma esasıyla işliyor. Devlet kültür aygıtı sıfıra denk düşecek kadar az kaynakla dönüyor. d14’ün Atina ve Kassel belediye başkanlarının katılımıyla 2016’da düzenlediği basın toplantısında Atina’nın documenta için hiçbir kaynak sunamayacağı, sadece işgücü ve bina temin edeceği açıkça belirtilmişti.

 

 

Varufakis’in Moskova Bienali’nde yaptığı açıklamaya rağmen sanatçı ve kurumların çoğunluğu başta documenta’ya ev sahipliği etme fikrine sıcak bakmışlardı – ekipte Yunan bir küratörün bulunmamasından duyulan rahatsızlık sayılmazsa.[3] Fakat demeçlerde vurgulanan işbirliği ve kapsayıcılığa, ve “Atina’dan Ders Almak” gibi bir başlığın seçilmiş olmasına rağmen, Documenta ekibi ile Atina’daki kültür emekçileri arasında küratoryal meseleleri görüşmek veya benimsenecek söylemi tartışmak için hiçbir resmî toplantı yapılmadı. Çok az sayıdaki atölye turu veya sergi açılışı ziyareti sayılmazsa, şehrin sanatsal üretimine hiçbir ilgi de gösterilmedi. Nitekim, d14’ün yöneticisi küratör Adam Szymczyk, 7 Nisan 2017’de Alman Kültür Radyosu’nda kendisiyle yapılan bir söyleşide, d14’ün Atina sanat camiasıyla yakın ilişki içinde çalışmadığı yönündeki ithamlara cevaben şöyle dedi:

 

Yerel sanat çevresiyle ilgilenmemekle suçlanabiliriz tabii ki. Fakat biz zaten Atina’nın sanat ortamıyla o kadar ilgilenmiyoruz, canlı bir organizma olarak şehrin kendisiyle ilgileniyoruz. Bu da çağdaş sanatın çok ötesine uzanıyor. Atina sanat ortamıyla aramızda bağ kurma iddiası bu documenta için çok dar kalırdı. Birileri kendini kandırılmış gibi hissediyorsa şunu bilsinler: Sergimiz hiçbir zaman Atina sanat ortamını temsil etme derdinde olmadı. Bunu başkalarının yapması lazım.[4]

 

Szymczyk’in bahsettiği bu “ilgisizliğin” baştan beri söz konusu olmadığını hatırlatmak gerekiyor. Documenta 14, bir ayağının Atina’da düzenleneyeceğini 3 Aralık 2014’te düzenlenen bir panel ve sunum sırasında duyurdu. Burada, Avrupa Kültür Vakfı tarafından Atina Bienali’ne verilen ödül vesilesiyle Szymczyk, documenta’nın bir sonraki edisyonunda Bienal’le işbirliği yapacaklarını açıkladı. d14 ekibi ile Atina Bienali’nin Eksarkiya'da aynı ofisi paylaşmaları bu işbirliğinin somut göstergesi oldu, ama aralarında çıkan anlaşmazlıklar sonucu bir yıl sonra bu işbirliğine son verildi. Dolayısıyla anlaşılan o ki, Documenta başta hem şehrin sanat çevresiyle, hem Atina Bienali, DESTE Vakfı ve Onassis Vakfı gibi kurumlarla, hem de bağlantı kurdukları daha küçük bağımsız mekânlarla ortak çalışmak istiyordu. Bu nedenle Szymczyk’in geçen ay yaptığı açıklama Atina’da büyük şaşkınlık yarattı.[5]

 

Sergio Zevallos, "Yurttaşlık Eğitimi”, 2016. d14 Kamusal Programları açılışı çerçevesinde Parko Eleftherias’ta düzenlenen performans, Atina, 2016. Foto: Stathis Mamalakis

 

Kuşkuları artıran ikinci olay, d14’te gözetmen olarak istihdam edilecek emekçilerin, açık bir mektup yayınlayarak Yunan basınında organizasyonu “korkunç çalışma koşulları” yüzünden suçlamaları oldu.[6] Ulusararası tepkileri engellemek üzere organizasyon derhal gözetmen sözleşmelerini değiştirdi.

Gözetmenlerle yaşanan bu sorun, ayrıca Szymczyk’in demeci ve d14 kataloglarında, basın toplantılarında ve bültenlerde kullanılan genel söylem, bu serginin en büyük muammasını belirginleştirmiş oldu. Yunanistan'dan sürekli bir "kriz ülkesi", “Avrupa’yı yerle bir etmek isteyen neoliberal güçler”in at oynattığı bir savaş sahası olarak söz ediliyor.[7] Ama görünen o ki, d14’ün kendisi de küresel Güney'in sağladığı ucuz işgücünden faydalanmaktan geri kalmamış. Yunanları referandumda[8] verdikleri HAYIR oyunu hayata geçirme hakkından mahrum bırakan neoliberal “beyaz erkek üstünlüğü”nün adaletsizliğinden yakınan d14 küratörleri, sergiye ücretsiz mekân sağlayan Atina Belediye Başkanı Kaminis başta olmak üzere aynı referandumda EVET kampanyaları düzenleyenlerle ortak masaya oturdular.

 

Iliana Fokianaki’nin 5 Mayıs 2017’de yayınlanan Documenting documenta 14 Athens başlıklı yazısından kısaltılarak çevrildi. Documenta'nın Atina ayağı 8 Nisan-16 Temmuz 2017, Kassel'deki ana sergileri ise 10 Haziran-17 Eylül 2017 tarihleri arası açık kalacak.



[1] Yannis Varufakis, “Artists should be feared by the Powerful”, 6. Moskova Bienali’nde açılış konuşması, 1 Ekim 2015 https://www.yanisvaroufakis.eu/2015/10/04/artists-should-be-feared-by-the-powerful-keynote-closing-the-6th-moscow-biennale-1st-october-2015/ [Açılış konuşması Rus devlet televizyonunda canlı olarak yayınlanırken, Varufakis Putin hükümetini eleştirmeye başladığında yayın kesilmiştir – ç.n.]

[2] AthensLive.gr, 12 Şubat 2017, veriler şu araştırmadan: http://www.imegsevee.gr/dtimegsevee/1127-dteisodima2016

[3] Daha önce Atina sanat ofisi şefi olan Marina Fokidis ve direktör yardımcısı Katerina Tselou’nun unvanları birkaç ay önce “küratöryal danışman” olarak değiştirildi.

[4] Vladimir Balzer’in Adam Szymczyk’le söyleşisi, “Reaktion auf Kritik aus Athener Kunstszene”, Deutschlandradio Kultur, 7 Nisan 2017. http://www.deutschlandradiokultur.de/documenta-chef-adam-szymczyk-reaktion-auf-kritik-aus.1895.de.html?dram%3Aarticle_id=383349

[5] Sanat dünyası söz konusuysa, bu sergide eski veya yeni çok sayıda Yunan sanatçı temsil edilmiştir.

[7] Küratörlerden Paul Preciado’nun 6 Nisan 2017’de Atina’da düzenlenen documenta 14 basın toplantısındaki demecinden.

[8] Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu tarafından Yunanistan’a sunulan anlaşma planının kabul edilip edilmeyeceğine dair 25 Haziran 2015’te yapılan ve sonucu HAYIR çıkan referandumdan bahsediliyor – ç.n.

documenta, sanat ve emek, kolonyalizm, bienal