"Kolektif Söyleşi I: Distopya", 19 Ekim Cuma, ODTÜ

15/10/2012 / skopduyuru

 


 

 

Ali Artun

Eğer mimarlığın bilgisinin ve gerçekliğinin  parçalanmasından, saf bir “olay”a ve sanata dönüşmesinden, bir arzu mimarlığından söz edilecekse, sanıyorum o zaman Kurt Schwitters’in Merzbau’su bir şaheserdir. Çünkü Merzbau, orana, ölçüye, ve bunların işaret sistemi olan matematiğe (aritmetik+geometri-hendese) meydan okur. Bunların türevi olan zaman-mekân-yaşam arkitektoniğine karşı çıkar. Mimarlık ütopyaları tarihindeki gibi –Süleyman’ın Tapınağı, Newton’un Cenotaph’ı (Boullée), Goetheanum (Steiner), bir Fourier'nin falansteri veya Yeni Babil (Constant) gibi– ideal bir “proje”, bir arcadia değildir; herhangi bir topos, khora (mekân) değildir. Ebedî bir eylemdir, bir “olay”dır. Bilgiyle değil, şansla, raslantıyla kurulur ve bozulur. Her defasında yeni bir hakikati anlamlandırır, değişik bir mit oluşturur. Sürekli bir düşünsemedir, yani sanattır.

 

Bülent Batuman

Ütopik romanların tipik niteliğidir, yeni hayat dışardan birine anlatılır. Böylelikle, dışardan olan, kendi toplumsallığı ile kuracağı zıtlık üzerinden kavrar yeni hayatı. Distopyanın salt (toplumsal) imgesi değil, anlatısı da bu kurgunun zıddıdır: (olumlu) imgesi dışsallığın distopik kurguyu zayıflatacak bir umut ilüzyonu yaratması istenmediğinden, bu kurgu ancak içeriden, içerideki bir ana karakter üzerinden ve onun gözünden kurulabilir. Distopyanın dışı yoktur. Buna karşılık her distopik kurgu, kendi içinden üreyecek bir direniş anlatısıdır aynı zamanda. Distopya yazarı okuyucuyu kasvete boğar, başkahramanı öldürür, daha da beteri aşkına ihanet ettirir; ancak direniş filizi zayıf da olsa bir sokak köşesinden burnunu uzatacaktır.

 

Bülent Tanju

Sadace Bir Paragraf: Seyirci Kalmak ya da Oyuna Müdahil Olmak. Yakın bir geçmişte “organsız bedenler”den söz etmişti bir düşünür. Bütünselleşmiş (başka türlü de ifade edilebilir: türdeşleşmiş, aynılaşmış, şeyleşmiş, disipline edilmiş, iktidarsızlaşmış, donmuş vs.) bedenlerin, potansiyel çokluğunun ortaya çıkmasına olanak tanıyacak oluşlara açılmasıydı kastettiği. Oysa öyle görünüyor ki, devasa bir “bedensiz organ”ın parçası olmak için yanıp tutuşuyoruz. Evet, hepimiz; korkarım en çok da “muhalefet” ederken, ya da özellikle “muhalefet” edildiği için.

 

ODTÜ Mimarlık amfisi

19 Ekim Cuma, 13.30-18.00

http://collectivearchitecture.tumblr.com/