Kayıpta Saklı

4/4/2016 / skopduyuru

 

Kayıpta Saklı, hayatta kalmakla ilgili bir sergi. Üstümüze çöken, nefesimizi kesen örgütlü kötülük atmosferinde soluk almayı sürdürebilmekle ilgili yaşamsal kaygıları var. Sadece yaşama değil ölüme de, sadece geleceğe değil geçmişe de uzanıyor bakışı. İnsan hayatı ve onuru için sadece yaşamı ve umudu değil, kaybı ve yası da tesis etmek zorunda olduğumuzu hatırlatıyor. Yüzyıllardır yas tutanların, yas tutması yasaklananların ve yas tutmayı reddedenlerin yan yana gelebilecekleri bir yaşamın, yani barışın umudunu her şeye rağmen saklı tutuyor.

Arzu Yayıntaş, Canan, Evrim Kavcar, Fulya Çetin, Nalan Yırtmaç ve Neriman Polat “kaybın” kenarından dipsiz boşluğa düşmemek için, konuşmak, hatırlamak, anlatmak, paylaşmak, bağ kurmak zorunluluğuyla yan yana gelmişler. Birini yitirmenin ne demek olduğunu bilmek buluşturmuş onları. Geçmişte yaşanmış felaketlerden, asırlardır kurtarılmayı bekleyen canların soluğunu da, gömülemeyen ölüler için hiç yakılmamış ağıtları da duymuşlar. Hiçbir yasanın korumadığı insanların, yasaklı yaslarının yükü altında bulmuşlar birbirlerini. “Neden bazı ölümlerin gerçek ve mühim kayıplar olarak yası tutulamıyor? Neden sadece bazı acılar meşru, bazı kayıplar hakiki? Bazı insanların “öldürülebilir” olması nasıl mümkün?” diye soruyorlar.

 

Arzu Yayıntaş, Neriman Polat

 

Evrim Kavcar

 

[...]

Kaybın dönüştürücü bir etkisi ve sanatla gizemli bir ilişkisi var. Kaybettiğimiz şeyin ne olduğunu tam olarak bilmememiz ve onu temsil etmenin imkânsız oluşu, buna karşın kayıpta saklı olanı, buraya ve şimdiye getirmenin şiddetli arzusu sanata duyulan ihtiyacı açıklayabilir mi? Belki de tüm kurgusallığıyla “sanat çalışması” sözün, simgeselin sınırlarını aşan, parçalı, donuk, sessiz, sözsüz ürkütücü bellek izlerini, simgesel düzene, öyküye, toplumsal belleğe kaydedebilecek güce sahiptir.

Kayıpta Saklı, boşluğu doldurmayı değil kaybı “bizzat kayıp” olarak kabul etmeyi, varlığın içine yokluğu buyur etmeyi ve aslında imkânsız bir tanıklığın öznesi olmayı deniyor. Kuşkularına ve kaygılarına rağmen, umut boşluğun üzerini ince bir sis perdesi gibi örtüyor. Hayatta kalan hep umut oluyor. Çünkü kayıplar için çekilen acıyı paylaşmak duyusal, siyasal ve toplumsal açıdan yeni yakınlıklara açılıyor. [Basın bülteninden]

 

Fulya Çetin

 

Nalan Yırtmaç

 

Karşı Sanat Çalışmaları

Gazeteci Erol Dernek Sokak, Beyoğlu