Güncel Nadire Kabinesi 2: Uykusuzlar Atlası, Halka Sanat Projesi, 12 Şubat-12 Nisan

21/2/2016 / skopduyuru

Uykuya dalmak ve uykudan uyanmak... 24 saatlik yaşam döngüsünün iki ucunu temsil eden bu iki hal, soyut düşünüldüğünde geceyle gündüz, siyahla beyaz, başlangıçla bitiş, bitişle başlangıç, kaçışla başkaldırı, yokoluşla diriliş gibi ikili karşıtlıklara, karışık dünyevi ilişkilere ve insani durumlara gönderme yapar. Düz anlamı dışında uykunun metaforik boyutu, bugün ve burada üzerinde durup düşünülmesi gereken kavramlardan birini oluşturuyor. Uykusuzlar Atlası uykuyu bu boyutuyla ele alıyor.

Uykunun binbir çeşidi var: Derin uyku, tavşan uykusu, kolektif uyku ya da hiç gözünü kapayamama hali. Uykusuzluk çekmek, bazen karşı konamayan düşüncelerin, istemli bir bilinç yitimine ve bir rahatlamaya izin vermeyecek biçimde zihne üşüşmesi, hatta kişiyi kuşatmasının sonucu olabilir.

Atlas kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlüğünde bir kaç anlamı var. İlki bugün çoklukla akıllara ilk anda akla gelmese de, yüzü parlak, sık dokunmuş bir tür ipekli kumaş yani saten olarak atlas.

Anatomide boyun omurlarının üstten birincisinin adı atlas kemiği, çağrışımı uygarlık tarihinden. Dünyayı ellerinde, başının üzerinde taşıyan mitolojik Yunan Tanrısı Atlas gibi, kafatasını boynun üzerinde taşıdığı için.

Ama atlas deyince Türkiye’de çoğu kişinin aklına, ilk kez ilkokul yıllarında önüne aldığı, coğrafya ya da tarih atlası gelir kuşkusuz. O yüzden, kelimenin “dünyanın, bir ülkenin, bir bölgenin fiziksel ve siyasal coğrafyası ile ekonomi, tarih ve benzeri konularda toplu bilgi vermek için bir araya getirilmiş coğrafya haritaları derlemesi” biçimindeki tanımı bunu karşılıyor.

Sözlüklerde atlas için kısaca “bir konuyu açıklamak için hazırlanmış resim veya levhalardan oluşmuş kitap” tanımı da yapılmış. Bu yüzden kavramın çizimle, tasarımla ve kurguyla ilişkilendirilebilen bir özü var.  

Atlaslarda dünya tarihini gördük, değişen sınırları, yıkılan ve kurulan devletleri. Her politik karar ya da değişiklik atlaslarımızda yeni basım demekti. Ülkeler dağılırsa yeni atlas, ülkenin, kentlerin adı değişir ya da yerel ölçekte ilçeler il olursa yeni atlas.

Bir de Türkiye haritasını hep dümdüz gördük önümüzde, ne zaman ki dünyayı bütünlüklü bir kürede gördük, şaşırdık. Bu dönen kürelerde ülkelerin hiç de kitap sayfası gibi serilmediğini, kiminin aslında biraz başaşağı durduğunu bile fark ettik. Türkiye’ye baktığımızda batısından hafif yukarıda, güneydoğusu bayağı aşağıda göründü gözümüze ilk kez. Belki bazılarımız dışardan bakmayı öğrendi yavaş yavaş, daha büyük resmi incelemeyi. Dünyanın bize göre çizilmediğini, kendimizi kendi algımızdaki gibi düz tutmanın ancak dünyaya yamuk bakmakla olanaklı olabildiğini.

Öte yandan ne dereler kuruduğunda yeni atlas kondu önümüze, ne de pancar, pirinç, buğday üretemez ithal eder hale geldiğimizde “ülkemizde nerede, ne üretilir”i gösteren yeni bir ekonomi atlası. Bazı atlasları çizmek bazılarımıza çok çekici gelmedi besbelli.

Uykusuzlar Atlası, ortaya attığı tüm bu açık noktalardan hareketle başka bir atlasın çizilmesinin yollarını araştırıyor. Sergi, bireysel görüşlerden, deneyimlerden ya da öğrenilmişliklerden yola çıkarak, bütününde bir atlas titizliğinde ve çeşitliliğinde bir içerik geliştirmeyi hedefliyor. Uykusuzlar Atlası aklı bazı sorularla ve arayışlarla dolu olan, bu yüzden de uykulara direnen bazı uykusuzları bir araya getiren bir grup sergisi.

Bu iki kavramdan yola çıkan Uykusuzlar Atlası, aklı sorularla ve arayışlarla dolu olan, bu yüzden uykulara direnen bazı uykusuzları buluşturan bir grup sergisi. Zihinlerde yeni karşılaşmaları olanaklı kılmayı ve onlara yer açmayı vaat ediyor.

 

Doğu Çankaya, Rüyalarıma Girme Diye, 2016

 

Ekin İdiman, Ömür Törpüsü, 2016

 

Fulya Çetin, Uykumu Kaçıran Şeyler, 2016 

                                                     Neriman Polat, Geldiler

 

Tarihin bu noktasında ve bu coğrafyada duyumsanıp hissedilenlere, zihne takılıp düşündürenlere yer veren; tarihsel, siyasal, coğrafi ve bireysel meselelere dair sorular sorup yanıtlar arayan Uykusuzlar Atlası, bu yönüyle, bütününde titizlikle hazırlanmış bir atlas haline dönüşüyor.

Metafor olarak uyku, yaşadığımız tarihte ve coğrafyada üzerinde durup, düşünülmesi gereken kavramlardan birisi. Sergi kavramsal irdeleme açısından iki boyuta olanak veriyor: Birinci katmanda bireysel üretimler uyku metaforu üzerinden ilerlerken, buna ek olarak, ortaya çıkan yapıtların bir aradalığı, tema etrafında çeşitlenen ve katmanlanan bir atlası gözler önüne sermeyi hedefliyor.

Uykusuzlar Atlası, halka sanat projesi’nin Güncel Nadire Kabinesi Sergileri’nin ikincisi. İlhamını modern müzenin atası olan 14. ve 15. yüzyılın nadire kabineleri (Fransızca cabinet de curiosité, Almanca wunderkammer), ilk bireysel koleksiyonların oluşturulup sergilendiği bir tür merak dolapları ya da merak odaları olarak, Batı kültür tarihinde bir köşe taşı işlevi görüyor.

 

İskender Giray, Tanığın Adı: Adalet, 2014

 

Neşe Şahin, Bitmeyen Mektup, 2016; Son Mektup, 2016

 

Sevil Tunaboylu, Kara Pus, 2016

 

                                                     Gümüş Özdeş, Miras Fazlası, 2016

 

Orijinal nadire kabineleri, doğanın harikalarından (naturalia) yapay nesne ve sanat ürünlerine (artificalia), zamanı ve mekânı kaybetmeye yarayan bilimsel aletlerden (scientifica), hareketli ve sesli heykelciklere (automata), uzak toprakları hatırlatan parçalardan (exotica), doğanın türlü tuhaflıklarına ve ucubelerine (mirablia) ve kabinelerin görsel dünyasını pekiştiren ve koleksiyonların aklı, fikri ve içinde taşıdığı hayali anlatan yazılı malzemeler, metinler, haritalar, kataloglar ve kitaplara (bibliotheca) kadar her türlü nesnenin sergilendiği mekânlardı.

halka sanat projesi’nin Güncel Nadire Kabinesi Sergileri, günümüz dünyasında, güncel üretimlerin çeşitliliğini, farklı sanatsal ifade biçimleri, malzeme ve mecra kullanımları ile çağdaş sanatın kavramları etrafında biraraya toplayan bir sergi serisi olarak düzenli aralıklarla sürüyor.

Prensip olarak kavramsal bütünlüğü olan sergiler ve çağdaş sergileme teknikleri üzerine çalışan halka sanat projesi, ilkini 2014 yılında, “Güncel Nadire Kabineleri 1: Toplama, Saklama ve Sergileme Üzerine Etnografik Bir Deneme” adlı sergiyle başlattığı Güncel Nadire Kabineleri sergi diziyle bu geleneğine sahip çıkıyor ve onu özgün bir yorumla, farklı içerikler etrafında izleyiciyle buluşturuyor. [İpek Çankaya’nın kavramsal çerçeve metninden alınmıştır]   

 

Sanatçılar:

Niyazi Selçuk, Neriman Polat, Orhan Cem Çetin, Seçil Yersel, Doğu Çankaya, Sezgi Abalı, Şafak Şule Kemancı, İskender Giray, Mert Öztekin, Sevil Tunaboylu, Nalan Yırtmaç, Fulya Çetin, Gümüş Özdeş, Yasemin Nur Erkalır, Ekin İdiman ve Neşe Şahin

Halka Sanat Projesi

Caferağa Mah. Bademaltı sok. No:24/1 Moda/Kadıköy/İstanbul

Tel: +90 216 550 29 90